Her "Bebek" doğduğunda bir "Anne" doğar.

Bu Blogda Ara

Beylikdüzü Mekanları

Işığını Takip Edenler

Beylikdüzü Anaokulu

Bumerang - Yazarkafe

Ocak 04, 2011

Okulda Öğretilmeyen 50 Kural



Orhan Pamuk "Bir kitap okudum ve hayatım değişti" demişti Yeni Hayat'ta. Benim öyle hayatım falan değişmedi; çok da Nirvana'ya erişmişim gibi hissetmiyorum kendimi, fakat gerçekten, sadece tesadüf eseri aldığım bir kitap öyle bir dönemime denk geldi ki hayata bakış açımda ve anneliğimde büyük değişikliklere yol açtı diyebilirim!

Tatsız günler yaşadık. Olaylardan bir kaç gün önce; ebeveynlik kitapları okumamaya karar vermiştim; zira okuduğum tüm kitaplarda birbirinin aynısı şeyler yazdığını fark etmiştim. "Artık ebeveynlik kitaplarına son!" deyip Ada için ve kendim için kitap alışverişi yaptığım o gün, yani yaklaşık bir ay önce; D&R'ın iki al bir öde kampanyasında çantaya attığım kitaplardandı bu kitap. Çok da özenerek falan almadım yani. Masanın üzerinde duruyorlardı, yanında hoşlanacağımı düşündüğüm bir kitap vardı ve bu kitap diğerinin hediyesiydi hepsi bu!

"Hayatta tesadüf diye bir şey yoktur" derdi çok sevdiğim bir arkadaşım. "Her şeyin bir sebebi var". Evet, belki de var. Oturup hayatın sırrını düşünecek kadar bir şeye yoğunlaşamıyorum bu sıra. Zaten maddelerden oluşan bu kitabı okumaya başlama sebebim de bu. Konsantre olamıyorum. Bir şeylere odaklanamıyorum. Daralıyorum. Fakat kendimi de oyalamam lazım.

Bu kitap tam da bu dönemime yaraşacak cinsten, kısa maddeler var dedim, aldım elime. Maddeleri okurken önce "bir ergen için süper bir hediye olurdu" diye düşündüm. Sonra bir maddeye takıldım ki; tam da içinde bulunduğum ruh halinin beni sürüklemeye çalıştığı fakat benim direndiğim bunalıma "DUR" diyecek cinsten bir maddeydi!

Kural 22; Mağdur falan değilsiniz! Sızlanmayı bırakın!
Şu egzersizi bir deneyin! Boşluğa başınıza gelen en kötü şeyi yazın........
İlk bin gerçek mağdur arasında asla yer alamazsınız!
1- Kristallnachtın yahudi mağdurları
2- Bataan Ölüm Martının kurbanları
3- 2. Dünya savaşı sırasında Amerika'daki kamplarda tutulan Japonlar
4- Soykırım kurbanları
5- Taliban kadınları
6- Sırplar tarafından katledilen müslümanlar
7- Piramitleri inşaa eden köleler
8- Aztek kurbanları
........
..........

şeklinde devam eden bir liste. Devamında da şu cümleler yazılı; Muhtemelen uzuvlarınızın çoğuna sahipsiniz ve ne olduğu belli olmayan bir hastalığınız yok! Diğer bir deyişle; kendinize gelin!

Anında kendime geldiğimi söyleyebilirim. Harika bir kocam vardı ve bana inanılmaz destek olmuştu. Muhteşem bir bebeğim vardı ve çok şükür ki sağlıklıydı. Ben de sağlıklıydım ve mutlu olmamak için bir sebebim yoktu. Evet; belki mutsuz olmak için o an bir sebebim vardı fakat şükredebileceğim milyonlarca şey bulabilirdim!


41. Madde; Şu yaşadıklarınızı yaşayan ilk ve tek insan değilsiniz!

Bunu bilmek insanı gerçekten zannettiğinden daha fazla sakinleştiriyor. Birileri bunları yaşadı. Atlattı. Bunların benim başıma gelmiş olması kozmik bir mesaj falan değil. Ben hamile kaldım, her hamile kadının başına gelebilecek bir şekilde bebeğimi kaybettim. Bunu düşünmeye başlamak olayı insanın gözünde sıradanlaştırıyor ve inanılmaz bir şekilde acısını küçültüyor.

Kendime acımaya başlamıştım. Başkalarından bana acımalarını istemeye başlamıştım. Geçti! Tam zamanında ve tam yerinde oldu bu kitabın beni bulması. Belki bu kozmik bir şey olabilir.

Kitapta Ada ile ilgili yaptığım yanlışlara da rastladım. Belki benim gibi çocuğunun mutluluğuna aşırı odaklanan anneler vardır ve yazdıklarıma kızacaklardır fakat ben hata yaptığımı düşünmeye başladım.

Evet, her anne gibi çocuğum mutlu olsun isterim ama sadece onun mutluluğuna odaklanmak, kendini onu mutlu etmeye adamak, başarısızlıklarını ve mutsuzluklarını geçiştirmeye çalışmak kitapta yazıldığı gibi bir "baloncuk" oluşturmak gibi gelmeye başladı. "Gerçek hayat"ta kimse onu bu kadar koruyup kollamayacak, gerçek hayatta "başaramadın fakat çok güzel denedin" diye kimse onu alkışlamayacak. Benim mutlu bir çocuk olsun diye kendimi paraladığım bebeğim mutsuz bir yetişkin olacak!

"Kural 2; Gerçek dünya öz-saygınızı okulunuz kadar önemsemeyecek, Siz kendinizi daha iyi hissetmeden önce; sizden bir şeyler başarmanızı bekleyecek!" - Kutsal, sterilize edilmiş çocukluğu, diz yaraları ya da Tarih dersinden zayıf almaktan koruyun!
Kural 5; Babacığınız ne derse desin; Siz bir prenses değilsiniz!
Kural 7: Öğretmeninizin acımasız olduğunu düşünüyorsanız, patronunuzla tanışana kadar bekleyin! Siz işleri batırdığınızda o size kendinizi nasıl hissettiğinizi sormayacak!

Benim mutsuz olmasına katlanamadığım oğlum bir gün bir dersten zayıf alacak, bir gün aşık olacak ve acı çekecek, bir gün işe girecek ve deli gibi çalışması gerekecek ve belki hayat ona bir kaç kötü sürpriz yapacak. Peki benim mutsuzluğu öğretmemeye çalıştığım oğlum bunlarla nasıl başa çıkacak? 


Çok basit; çıkamayacak!

Davranışlarımı gözden geçirmeye karar verdim. Fazlaca iyi niyetli davranmamaya ve hoşgörü denen illeti paçamdan sıyırmaya. Yılın son sabahında kendimde olmadığımdan 2011 kararlarımı geç almaya başladım sanırım. Umarım "bu yıl fransızca öğreneceğim, dans kursuna gideceğim" falan gibi anlık kararlardan olmaz bunlar.


* Okulda öğretilmeyen 50 Kural- Charles J. Sykes




 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Fikrinizi paylaşın