Neredeyse bir aydır yokuz ortalıkta, blogumu bu kadar uzun süreli ihmal etmeye pek alışkın değilim ancak hayatımızda ciddi değişiklikler oldu bu süreçte.
En son 25. hafta civarında yazmıştım sanırım, şu an Deniz 34 haftalık ve aceleci kızımın eli kulağında, her an gelebilir diye bekliyor, bir yandan da en az 3-4 hafta daha sabretmesi için dua ediyoruz. Deniz'le bir ayımız biraz zorlu geçti yine; tansiyon sorunu yaşadım 2.8 civarına kadar düşen küçük tansiyonum beni epeyce zorladı. Çarpıntılar, kramplar, diş eti kanamaları ile geçen günler boyunca anne evine sığınmak zorunda kaldım. Anne bakımıyla modifiye edilen bünye kendine geldiğinde ise tam bir deli cesareti ile taşınmaya karar verdik. 10 gün içinde de taşındık zaten.
Gebeyken taşınmak zor olur diyenlere şaşırtıcı bir haberim var; çocukla taşınmak daha zor! Karnımın burnumda olması beni hiç zorlamadı taşınma sürecinde, ancak kolilerin tepesinde dolanan, eşyalar toplandıkça huzursuzlanan ve durumdan son derece mutsuz olan Ada epeyce fiziksel ve psikolojik zorluk yaşattı.
Artık Anadolu Yakasında, ormana bakan bir evde yaşıyoruz. Yemyeşil bir sitede. Bir çocuğun mutlu olabileceği bir yer olması sebebiyle yeni evimize aşığım. Anneme yürüme mesafesinde olması sebebiyle çok huzurluyum. Tebdil-i mekanın bütün ferahlığını yaşamaktayım.
Taşınma süreci Ada için çok zorlayıcı oldu, okuldan ayrılmak onu çok üzdü, yaklaşık bir ay olmasına karşın hala her sabah okuluna gitmek istediğini söyleyerek şansını deniyor ve sık sık arkadaşlarını özlediğini söylüyor. Onun zorlanması beni de zorladı.
Yeni eve alışma sürecimiz de oldukça sıkıntılıydı. Taşınmak çocuklar için gerçekten zor bir şey. Anne ve babasının da evi gibi değişip değişmeyeceği gibi enteresan merakları olabiliyor taşınma sürecinde, ya da hayatlarında başka neyin değişeceği gibi... Uzun sohbetler ve ikna seansları yapmak zorunda kaldım bu süreçte. Hayatında evinin değişmesi dışında bir şeyin değişmeyeceğine, babasının eskisi gibi her akşam evimize geleceğine, benim eskisi gibi her zaman yanında olacağıma dair inancını perçinleyebilmek biraz güç oldu. Yaklaşık 20 gün boyunca her akşam bu odada uyumak istemiyorum, eski odamı istiyorum diye ağladı, halen birlikte uyuyoruz ve uyumadan önce onu bir yere gitmeyeceğime dair ikna etmem gerekiyor.
Yeni eve taşınmamızla birlikte, Deniz'in gelişi somut bir hale geldi bir de Ada için, zira evimizde iki çocuk odası oldu. Deniz'in bir odası olması, evimizde ona ait eşyalar olması "kardeş" kavramını kafasında netleştirdi iyice ve kıskançlıklar başladı. Yanlışlıkla Deniz'in odasına konulmuş bir eşyası evde üçüncü dünya savaşını çıkartabiliyor mesela. Ya da ikisine aynı anda alınan bir eşyanın önce Deniz'in odasına kurulması. Ada için zor geçiyor bu dönem, dolayısıyla benim için de...
Aslında uzun uzadıya yazı konusu olacak şeyler yaşıyoruz. İlk ayrılık, ilk taşınma, kardeşin somut hale gelmesi, yeni çevre, yeni alışkanlıklar... Ancak maalesef halen evimize internetimiz bağlanamadı ve blogumu çok özlüyorum bu sebeple. Derdimi anlatmayı en sevdiğim yer burası çünkü ve bu kadar yazacak şey varken yazamıyor olmak çok fena benim için.
Ada'nın zorlanışlarına üzülmek dışında çok keyifli zamanlar geçiriyorum. Evimi çok sevdim, anneme yakın olmayı çok sevdim, alışverişimi semt pazarından yapmayı çok sevdim, akşamları yemek sonrası Ada'yı sitenin zemini kumla kaplı çocuk parkına götürüp -ki en çok istediğim şeylerden biriydi kumla dolu bir çocuk parkı- onun kumla oynarken nasıl mutlu olduğunu görmeyi çok sevdim. Çocukluğumun geçtiği Anadolu Yakasında olmayı çok sevdim. Mis gibi orman havasını, penceremden bakınca uzayıp giden yeşilliği görmeyi, çocuklarımın bu mis gibi havayı soluyarak büyüyeceği düşüncesini çok sevdim...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın