Her "Bebek" doğduğunda bir "Anne" doğar.

Bu Blogda Ara

Beylikdüzü Mekanları

Işığını Takip Edenler

Beylikdüzü Anaokulu

Bumerang - Yazarkafe

Haziran 02, 2017

Gerçekten tek yol ödül ve ceza mı?

Özgür Bolat'ın baskıdan baskıya koşan, çılgın satan, eğitimleri kapalı gişe devam eden kitabı "Beni Ödülle Cezalandırma"yı ve bu kitabı yazarken fikirlerinden esinlendiğini söylediği Alife Kohn'un "Ödüllerle Cezalandırılmak" kitabını peş peşe okudum. Kitaplarla ilgili değerlendirme yazılarını sonraya ertelemekle ve Görünmez Adam Yayıncılık sayesinde tanıştığım Alfie Kohn'a oluşan büyük hayranlığımı başka bir yazıya bırakmakla birlikte, bu yazıda yalnızca, davranış eğitiminde tek yol "Ödül" ya da "Ceza" mı biraz ona kafa yormak istedim. 



Davranışçı ekol der ki; davranışların tek nedeni çevreye uyum sağlamaktır. Çevreye uyum sağlamak amacıyla öğrenilen davranışlar da pekiştireçlerle değiştirilebilir. 

Yani bu ekole göre; duygular, düşünceler, bilinçaltı vesaire değil, çevresel uyaranlar nasıl davranacağımızı belirler. Bu nedenle de davranışı değiştirmek istiyorsan çevreyi (uyaranları) değiştirmelisin. (Alfie Kohn'un Ödüllerle Cezalandırılmak kitabını okurken davranışçı ekolü daha iyi anlayacaksınız. Yazarın ironik dili ile konu öyle eğlenceli hale gelmiş ki, kahkahalarla okudum.)

Oysa davranışı değiştirmeye yönelik çabalar bana yüzeysel geliyor. İnsanın davranışlarının arkasında nedenler olduğunu düşünüyorum çünkü. Bu yüzden de altında yatan neden değişmediği / düzelmediği takdirde davranışta olabilecek değişikliğin sürdürülebilir olabileceği fikri çok mantıklı görünmüyor bana. Nitekim Wolfram Schultz'un tesadüfen keşfettiği gibi ödüller cazibesini bir süre sonra yitiriyor. Cezalarsa davranışı geçici olarak durdursalar bile tam olarak ortadan kaldıramıyor.

Peki ne yapmak gerekiyor?

Öncelikle soruna bakalım: sorunumuz ne?

Sorunun tanımını (maalesef hangi kitaptan okuduğumu hatırlayamadığım) bir alıntıyla " Ebeveynlerin asıl sorunu, çocukların düzeltilmesi gereken şeyler olduğunu düşünmeleri" şeklinde yapabiliriz.

Bunu duymak hoşumuza gitmese de çocukların davranışlarının sorumlusu onlar değil. Eğer çocuğunuzda rahatsız olduğunuz bir şey varsa önce kendinizi ve ona sunduğunuz ortamı gözden geçirmeniz gerekiyor. (Denemediğim Yol Kalmadı kitabının yazarı Isabelle Fillizoat der ki: "Eğer çiçeğiniz solmaya başladıysa çiçeği suçlamazsınız. Ya yerini ya da bakım şeklinizi değiştirirsiniz" -tam olarak böyle olmayabilir kitaptaki cümle ama ana fikri buydu-) Bunu yaptığınızda zaten ödüle de cezaya da yer kalmıyor çünkü vereceğiniz ödülün de cezanın da kendiniz için olması gerekecek. Çocuğa ödül ya da ceza vermek başlangıçta işe yarar bir çözümmüş gibi görünse de altında yatan sorunu ertelemekten başka bir işe yaramıyor ne yazık ki.




Örneğin ödül başlangıçta işe yararmış gibi görünür. Ancak insanın mutluluk referans değeri  (ya da mutluluk çıtası ya da ilk kez Özgür Bolat'tan duyduğum tanımıyla hedonik adaptasyon) denen bir gerçeği var. Aynı şeyle sürekli mutlu olması mümkün değil. Mutluluk referans değeri, ödüle alıştığı anda eski haline dönüveriyor. Bu durumda ödül için iki seçeneğiniz olacak, ya sürekli değiştirecek ya sürekli arttıracaksınız. Bunun da bir sınırı var elbette. Maddi ya da manevi kaynaklarınızın sınırına geldiğinizde ödüllerin de sınırına gelmiş olursunuz. (Üstelik elinizde çıkarı olmadan kılını kıpırdatmayan bir yetişkin olur.)






Ceza ise korku ve öfke yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Artık bunu hepimiz biliyoruz. (Davranışçı uzmanların ve bazı ebeveynlerin çok sevdiği mola yöntemini de kapsıyor ceza, üzgünüm ama çocuğu sevginizden ya da bulunduğu ortamdan mahrum bırakmak da çocuğa kendini kötü hissettirmekten başka bir işe yaramıyor.)

Yukarıda sorduğumuz soruya dönersek eğer "Ne yapmamız gerekiyor?"

Yapılması gereken çocuğa "Kendi cezasını kendisinin vermesini sağlatmak" E peki bu da ceza vermek değil mi? Hayır, değil.

Örneğin; ben alışveriş yapmayı çok seven, bu nedenle de sürekli zor durumda kalan ve aile bütçesini de zarara uğratan bir insan olayım. (olmayayım tabi ama drama yapıyoruz burada) Kendimi kontrol edemediğimin farkına vardığımda -ya da bu bana uygun bir dille fark ettirildiğinde- çözüm yolu olarak dışarı çıkarken yanıma ihtiyacımdan fazla para almamayı bulursam, bu benim kendime verdiğim ceza (alışveriş yapmaktan kendimi men etmek, kendimi durdurmak) olur ve sonuçta bu kararı ben aldığım için de herhangi bir kızgınlık duymam.

Ancak bu kısıtlamayı ebeveynim ya da eşim yaparsa kendimi engellenmiş hissedeceğim için bunu yapan kişiye kızgınlık duyacağım ve üstelik evdeki paraya dokunmadan alışveriş yapabilmenin yollarını aramaya başlayacağım.(Belki de çalacağım) Çünkü sorunun evdeki para olduğunu düşünüyor olacağım, benim gereksiz alışveriş yapma isteğim değil. 





Çözüm burada yatıyor işte. Farkındalığı sağlamak ve çözüm yolu bulmasına yardımcı olmak

Ama asıl mesele: Ben neden gereksiz alışveriş yapıyorum?

Bu çözülmediği sürece, bulduğum ilk fırsatta kendimi alışverişe vermemem imkansız.

Bu sebeple ebeveynlerin sorması gereken öncelikli soru: Bu davranışı nasıl değiştiririm değil, çocuğum bu davranışı neden yapıyor? olmalı.

Nasıl yerine neden sorusu geldiğinde de zaten ne ödül ne de ceza gerekiyor.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Fikrinizi paylaşın