Sevgili anne adayı;
Sen bu mektubu okuduğunda ben muhtemelen çok uzaklarda olmayacağım, zira tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı; blog civarında olurum yani yine.
Şu an rahminde büyüyen muhteşem şeye iyi bak; gebeliğin tadını çıkart, korkulardan, evhamlardan kendini uzak tut ve çektirebildiğin kadar çok fotoğraf çektir; şu an aynaya baktığında kendini bir dev gibi hissetsen de; doğumdan en fazla bir yıl sonra o günleri hiç yaşamamışsın gibi hissedeceksin ve hamilelik dönemlerinin fotoğrafları güzel anılar olarak kalacak. Her baktığında yüreğin pır pır edecek, ne kadar sevimli olduğunu fark edecek, bebeğinin içinde büyüdüğü o günlere dönecek ve o huzuru yeniden tadacaksın...
gebeyken "bunlar iyi günlerin" "güzel güzel uyumaya bak" diyenlere gıcık olan anne adayı gece boyu onu uyutmayan reflü sıkıntısı, kalbini sıkıştıran korkular ve bacak krampları yüzünden günlerini iyi görmemekte, uykusuzluğa alışmaya başladığını düşünmekte ve feci yanılmaktadır, zira bebeği doğduktan sonra; saat başı 15 dakikalık döngüler halinde emzirme seramonileri başlayacak. O sebeple, kimseye gıcık olma, her söyleneni dinle, şu anda sana dünyanın tek hamilesi senmişsin gibi gelse de; o yoldan daha önce geçenlerin her söylediğini kafanın bir köşesine yaz; önemseme, takılma, ama yaz... Mutlaka kötü bir anda kurtarıcı olabilecek bir iki cümle edilmiş olacak zira.
Çok güvendiğin bir kadın doğum uzmanı bul; öyle bir doktor olsun ki; hem olabilecek en kötü şeye hazırlasın hem gözünü korkutmasın; mesela doğum şeklini her görüşmede konuş, normal doğum korkutucu bir şey değildir (iğne görünce bayılan bir anne adayı, bknz: ben, normal, üstelik suni sancıyla ve üstelik epiduralsiz doğurmuştur) Bebeğin doğduğu andaki bakışlarını yakalayabileceğin düşüncesine odaklan (ki bu muhteşem,tarifsiz bir görüntü) ve normal doğum teröristlerine kulak asma. Aksi bir durum olmadıkça her kadın normal yollarla doğurabilecek güçtedir. (bknz: ninelerimiz)
Alışverişe çıkarken heves ve heyecanını evde bırak (hatta kredi kartını da) (3 valizle doğuma giden anne adayı bknz: ben, doğum valizinden yalnızca bir hastane çıkışı ve bir takım gecelik kullanarak eve dönmüştür) Bebekler ilk bir yılda inanılmaz bir hızla büyüyorlar, dolayısıyla aynı tulumun 4. yıkamanın sonunda bebeğe olması imkansız. Her şeyi al, ama az al.
Doğum sonrasında kendini kraliçe gibi hissedeceksin, eski gelenekler neticesinde kırk gün boyunca çevrende pervane gibi dolaşan insanlar olacak, 41. günün sabahında elinde saatli bir bomba (bebeğin) ile kalakalmış gibi hissedecek ve paniğe kapılacaksın; ancak şunu iyi bil ki; bebeğinle başbaşa kaldığın anda, bebeğinin dilini anlamaya, onu hissetmeye, ne istediğini bilmeye başlayacaksın.
Hiç bir şey için takdir bekleme, zira kimse takdir etmeyecek; bir bardak sıcak çaya hasret kaldığını, duş alabilmek için miniğinin uyumasını beklemek zorunda kaldığını, dört duvar arasında sıkıntıdan patladığını kimseye anlatamazsın; dolayısıyla kimin ne dediğine takılmadan sadece kendini mutlu etmeye çalış, eve gelenler hazır kek yiyebilir ancak sen bebeğin uyuduğunda, güzel bir duş, sonrasında sıcak bir çay ve güzel bir kitapla kendini mutlu et, başkasının seni mutlu etmesini beklersen, zor günleri çağırmış olursun.
İyi bir çocuk doktoru bul; önce bebeğinin hislerine güven (bir haftalık Ada kendi doktorunu kendi seçmiştir, iki ayrı doktor denenmiş, birinin kendisine dokunmasıyla ortalığı birbirine katan bebe, diğerinin kucağında gülücüklerle etrafını izlemiş, anne ve babasına böylece yardımcı olmuştur) Yenidoğanlar soyunmaktan hoşlanmaz; giyinmekten de hoşlanmaz; yenidoğanlar herhangi bir müdahaleden hoşlanmazlar; giysilerini onu ağlatmadan çıkartmayı başaran doktor; iyi çocuk doktorudur; ayrıca bir haftalık bebek için "sütünüz yetmiyor mamaya başlayın" demeyen doktor da iyi çocuk doktorudur.
Anne sütü teröristlerine aldırma; eğer bebeğin aç kalırsa ağlar; mama takviyesini bebeğin istiyorsa yap, kilo alımı iyi giden, keyfi yerinde olan bebeğe anne sütü dışında bir şey vermek abesle iştigaldir, elinde pirinç unu muhallebisi ile peşinde dolaşan büyük annelere dilediğince çemkirebilirsin.
Bebeğini ağlatma; koynunda, kucağında taşı; kucağa alışır diyenlere kulak asma, anne kokusu sakin bir bebek yaratır. (sonrası için garanti veremiyorum bknz: 2 yaşından sonra içinden canavar çıkan Ada) Her fırsatta kucakla, sürekli onunla konuş ve ona onu sevdiğini söyle. Kelimeleri anlamıyor olsa da mimikleri ve ses tonundaki sevgiyi anlayabilir.
Kesinlikle oyuncağa boğma. (annelik hatalarım; itiraf 1) Çocuk her istediğini elde ederse mutlu olmaz; doyumsuz olur. (-oğlum oyuncaklarına öyle davranma kırılırlar -kırılsın babam yenisini alır! (Ada 34 aylık))
Her istediğini yapma, (annelik hatalarım; itiraf 2) Sevgiyi yapılanlarla ve yapılmayanlarla ölçmeye başlar ( o oyuncağı neden almadın beni sevmiyor musun?) (neden oyun parkına götürmüyorsun beni sevmiyor musun?) "Seni çok seviyorum, bunun başka hiç bir şeyle alakası yok" cümlesini kafasına kazımaya çalış. Ona verilenler sevginin boyutunu göstermiyor, ya da ondan alınanlar. Bu ince çizgi (zor olsa da) çekilmediği sürece çocuk tarafından sürekli kullanılacağını bil. (beni sevseydin izin verirdin) Sevmek ve şımartmak çok ayrı şeyler.(miş)
Hiç bir şey için stres yapma demiyorum zira mümkün değil ama çaktırma; yemesi, içmesi, uyuması, tuvaleti... Bunu çaktırdığın anda olay bitmiştir (maalesef) Eğer yemesi konusunda hassas olduğunu bilirse; istediğini yaptırıncaya kadar açlık grevlerine hazır ol, ya da istediği olmadığında seni cezalandırmak için salonun ortasına işemesine ya da uzun uykusuzluk krizlerine... (hatadan dönme gururu 1)
Beklentilerini sınırla; karşındaki küçük bir çocuk. misafirliğe gittiğinde senin gibi oturmasını bekleme, dışarıda yemek yiyecekseniz yapabileceklerini kabullen, empati yapabilmek için; çok sıkıldığın bir toplantıya katlanmak zorunda kaldığın anları düşün... Üstelik o bu zorunluluğun farkında da değil. "İsterim ve yaparım" güdüleriyle hareket eden bir varlık...
Çevrenin "Türk Filmi Annesi" (bknz: fatma girik) olmanı beklemesine kulak asma, anneliğini eleştirebilecek, takdir edebilecek tek bir kişi var o da bebeğin! Gerisine kulak asma, yazarkasa kuyruğunda istediğini almadığın için avazı çıktığı kadar ağlayan bebeğinle sana "cıkcık"layan teyzeler zaten en az bir çocuk büyüttü; senin çocuğunu onların büyütmesine izin verme; bırak isteyen istediğini söylesin, istediğini düşünsün; aslolan tek şey annelik iç güdülerin.
Usta bir yalancı ol; "AAAA onun çikolataya alerjisi vardı neden sormadan verdiniz?" dediğim AVM oyun parkındaki adamın surat ifadesine hala gülüyorum benim çocuğuma vermiş olabilir ama en azından başka bir çocuğa çikolata vermeyeceğini biliyorum artık.
Çocuğun kaç yaşında olursa olsun öpücüklere boğ, gıdıkla, yuvarlan, kucakla, sevgi onun için her şey demek...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın