9 Mart 2009 21:00 ve sonrası.
Akşam yemeği sonrası kendimi çok yorgun, çok ağır ve çok huzursuz hissediyorum. Oturamıyorum, yatamıyorum, sürekli bir dolanma isteği içimde. Odaları geziyorum, zırt pırt tuvalete gidip geliyorum. Spor programı izleyen eşim huzursuz oluyor "yine çok mu yedin, soda vereyim mi" diye soruyor "yok, bilmiyorum ama galiba doğuracağım" diyorum. "Yine mi?" diyor zira son iki haftadır en hafif karın ağrısında "doğuruyorum" çığlıklarımla hastaneye koşturmaya alışkın. "Yok bu sefer garip bir şey var karnımda balon gibi şiş" diyorum "tamam şu maç bitsin öyle doğur" diye dalga geçiyor.
Dilek Hanım "bebek doğum kanalına inmiş, en küçük zorlanma doğumu başlatır" diyeli iki hafta oldu. Bugün 36. Haftayı bitirdik. Dilek Hanım da ben de henüz çok erken olduğunu düşünüyor, biraz daha beklemesini istiyoruz Ada'nın, ama onun öyle bir niyeti yok. 34. haftadan beri çıkışı zorluyor.
Bir süre daha dolanıp tekrar tuvalete gidiyorum, açık pembe bir akıntı geliyor tuvalet kağıdına. İyice geriliyorum. Bu kez kontrol etmek için gidip gelmeye başlıyorum tuvalete. Üçüncü seferde kırmızı oluyor peçetedeki renk. Kan görünce korkudan öleceğimi zannediyorum. Hemen çıkıp Dilek Hanım'ı arıyorum. "Nişan gelmesi diyoruz ona, çok büyük ihtimalle doğum başlamış, hemen hastaneye git ben de geliyorum" diyor. Provalarını bin kez yaptığımız doğum günü, hiç de provalarındaki gibi başlamıyor, koşturarak evden çıkınca doğum valizini evde unutuyoruz, 7 dakika sürdüğünü tespit ettiğimiz hastaneye arabayı 2 kez stop ettirip bir kez de yanlış yola girince 20 dakikada gidiyoruz. Hastaneye ulaştığımızda elinde bir tekerlekli sandalyeyle hasta bakıcıyı kapıda beni bekliyor buluyoruz, Dilek Hanım ben gitmeden hastaneyi organize etmiş belli ki, tekerlekli sandalyeye oturmamak için bir süre direniyor sonra çaresiz oturuyorum ve oturur oturmaz da korkudan ağlamaya başlıyorum. "Hazır değilim ben, sadece muayene olacağım, eve gitmek istiyorum" Ama doğum katına, çoğunun kapıları bebek süsleriyle dolu odaların olduğu bölüme geçer geçmez durumun ciddiyetini anlıyorum."Ada geliyor!"
NSTye bağlandığımda düzenli sancıları gördü hemşireler ancak ben bir şey hissetmiyordum, rahim açıklığı 3 cm idi, o an suni sancı olduğunu bilmediğim serumu taktı ve gitti hemşire. Bu arada evde unuttuğumuz valiz ve anneler geldi hastaneye. Ben elimde telefonum arkadaşlarımla mesajlaşıyordum, NSTde düzenli sancılar çıkıyor, hala o huzursuzluk zannettiğim şişkinlik dışında bir şey hissetmiyordum.
10 Mart 2009 01:00- 02:45
Açılma 7 cm olduğunda şişkinliğin dışında gaz ağrısına benzer bir ağrı da hissetmeye başladım, sonrasında doğum sancısı denen ağrılar olduğunu anladım bunların. Sancıların geldiği dakikalarda nefes nefese kalıyor, aradaki boşlukta odadakilerle sohbet ediyor, sonra tekrar sancılar geliyor derken mide bulantısı ve ıkınma isteği başladı ve böylece 10cm açılma ile doğum odasına çıktım. Dilek Hanım çıkarken 15 dakika içinde geri geleceğimi söyledi çünkü ağrı eşiğim yüksekti, rahim çok kolay açılmıştı, yaklaşık 3 saattir sancı çektiğim halde keyfim yerindeydi (Son yarım saat dışında) ve Ada gelmeye çok meraklıydı.
Doğumhaneye çıktığım anda herşey değişti, birden bire yapamayacağımı düşünmeye ve deli gibi ağlamaya başladım. Dilek Hanım bana komutlar veriyor ben de hepsini uyguladığımı zannediyor ama hiç birini ağlayıp çırpınmaktan uygulayamıyordum, yalnız sakinleştiremeyeceğini anlayınca eşimi çağırdı, eşim yanıma geldikten ve ben sakinleştikten yaklaşık yarım saat sonra Dilek Hanım'ın ritmine ayak uydurabilmeyi başardım, en sonunda "şimdi derin bir nefes al ve kuvvetle ittir" dedi Dilek Hanım, söylediklerini yaptım ve Dilek Hanım'ın ellerinin arasında Ada'yı gördüm. Odada gözlerini gezdirdikten sonra bana baktı ve o ana kadar hayatımda sevgi denen şeyi hiç tatmamış olduğumu anladım. Boncuk gözleriyle bana bakıyordu, ben de ona bakıyordum, gözlerime inanamıyordum, deli gibi ağlıyordum bir yandan bir yandan da deli gibi gülüyordum, sonra birden ağlamadığını zannedip paniğe kapıldım, sonrasında sesini duydum, çok kısık bir sesle ağlıyordu, rüya değildi, gerçekti. Eşime bakıp deli gibi ağlayarak "bizim bebeğimiz" dediğimi hatırlıyorum en son.
Sonrasında odamdaydım, bebeğimi getirmelerini bekliyordum; onu yıkayıp yanıma getirdikleri süre öylesine uzun geldi ki, annem en sonunda saniyede bir nerede kaldılar diye sormayı kesmezsem yangın var diye bağıracağını söyleyerek odadan kaçtı. Sonra beyaz tulum içinde, şeffaf bir beşiğin içinde geldi Ada, onu kucağıma bıraktıkları an, hayatımda yeni bir dönem başladığını hissettim. Artık "Anneydim."
Her bebek doğduğunda bir anne doğarmış. Bu sözü okuyalı çok olmuştu ama anlamını o an anladım.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın