Harvey Karp kitaplarından birinde "bebek sahibi olmak, bir akşam kendi yatağında uyuyup ertesi sabah dünyanın başka bir yerinde uyanmaya benzer" gibi bir cümle okuduğumu anımsıyorum. Evet, bence bebek sahibi olmayı daha iyi tarif edebilecek başka bir cümle olamazdı. Bir anda yaşamınızın tamamıyla değiştiği, hiç bilmediğiniz bir dünyaya doğduğunuz (bir bebek doğduğunda bir anne doğuyor) içgüdülerinizin ve sorumluluk duygunuzun şimdiye kadar hiç olmadığı şekilde çalışmaya başladığı bir andan bahsediyorum. Anne olduğun o ilk haftalardan.
İşte anne böylesine acemi ve yabancı, sudan çıkmış bir balık gibi oksijene alışmaya çalışırken, çevresinde eski annelerden, eşinin ve kendisinin ebeveynlerinden oluşan bir mengene buluveriyor. Herkes yetersiz, acemi ve çaresiz hissettirmek ister gibi davranmaya başlıyor bir anda ve anne kendini gerçekten yetersiz, gerçekten acemi ve gerçekten çaresiz hissetmeye başlıyor. Bu noktada bazen "lohusa kafası"na sığınıp allah ne verdiyse yardıran ve çevresindekileri çıldırdığına ikna edip kafasını rahata erdirenlerimiz olsa da pek çok lohusa kimseyi kırmamak ve ilişkilerini bozmamak adına içine atmayı, sessiz kalmayı ya da en iyi ihtimalle içinden sövmeyi tercih ediyor.
Geçtiğimiz günlerde okumaya başladığım Harriet Lerner'in Öfke Dansı kitabından, tüm lohusaları hem ilişkilerinin bozulmasından hem de kendi psikolojilerinin yıpranmasından koruyabilecek bazı notlar aldım. Pek çok lohusanın işine yarayacağını düşünüyorum.
Kahramanımız Maggie ve annesi, Maggie'nin yeni doğan bebeği üzerine bir güç savaşına giriyorlar. Meme emme saatleri, uyku eğitimi, Maggie'nin bebeğine davranışları gibi konularda sürekli akıl vermeye çalışan anne ve asabı bozulan bir lohusa ile sürekli tartışma konusu olan bir çocuk büyütme tarzı var hikayemizde (ne tanıdık bir hikaye değil mi?)
Kahramanımız (Maggie) önce sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Sorunun annesinin de kendisinin de karşısındakini "kendi tarzının doğru olduğuna ikna etmeye çalışması" olduğunun farkına varıyor. Böylece annesini ikna etmek üzere tartışmamaya karar veriyor. Annesi kendi davranışını doğru görebilir ancak bunu Maggie'nin bebeğine uygulamadığı sürece Maggie için sorun değil.
Sonrasında annesiyle şöyle bir konuşma yapıyor Maggie; Anne, torununu çok sevdiğinin farkındayım. Ama bildiğin gibi o benim çocuğum. Ben şu anda anne olmayı öğreniyorum. Senin sürekli yardım etmeye çalışman da bunu engelliyor. Ben çocuğumu büyütürken yanlış da yapabilirim. Sen nasıl bizi büyütürken her şeyi tam olarak doğru yapmadıysan, benim de çocuğumu büyütürken hata yapmama ve bizim için doğru olanı bulmama izin ver.
Tabii ki annesi "tamam evladım" deyip köşesine çekilmiyor. Tıpkı senin benim annemin yapacağı gibi günlerce trip yapıyor, durmadan söyleniyor, küsüyor hatta bir süre evden uzaklaşıyor. Bu arada Maggie annesine şunu fark ettiriyor durmaksızın "senden yardım ve akıl isteyebilirim, bana o zamanlarda yardımcı olabilir ve akıl verebilirsin" Mesela "biz de geceleri bu kadar sık uyanır mıydık? Sen nasıl uyutuyordun" diye soruyor ancak annesi beşiğinde uyuması için bıraktığı kızını pışpışlamak istediğinde "ben bu şekilde uyutmayı tercih etmiyorum" diyerek elinden alıp tekrar beşiğe yatırıyor. Başka bir şey söylemeden. Tartışmadan. Konuyu uzatmadan ya da annesini azarlamadan. Annesi ilk öneri istediğinde zafer kazanmış gibi tavırlara bürünüyor ve "benim aklıma ihtiyacın yoktu" gibilerinden tavır yapıyor Maggie sinirlerinin bozulmasına izin vermeden "bazen tavsiyelerine ihtiyaç duyuyorum ve çocuk yetiştirme tarzıma uygun olursa uygulayabilirim" diyerek annesinin gazını alıyor. Bir süre sonra aradaki denge kuruluyor. Annesi sormadan akıl vermemeye ve eleştirmemeye başlıyor.
İstenen sonuç da bu zaten öyle değil mi?
Bizim kültürümüzde çocuklar asla büyümüyor. Anne oldukları zaman bile. Dolayısıyla anneanne ve babaannenin sürekli yenidoğanın tepesinde olması ve taze anneyi yönlendirmeye çalışmaları çok normal bir durum. Öncelikle bunu kişisel olarak algılamamak ve anne-kayınvalideye özgü bir tutummuş gibi onlara düşman olmamak gerek zira bebeği büyütürken en büyük destek onlardan gelecek.
İkinci olarak "bu bebeğin annesi benim"i büyük annelere kabullendirmek gerek. Bunu tartışmadan yapmak ve güç savaşına girmemek önemli. Asıl olan bebeğin üzerinde hakimiyet kurmak ya da kendi annelik stilinizi onlara kabul ettirmek değil. Egonuzu devre dışı bırakıp "evet haklısın ama ben böyle uygun görüyorum" diyerek tartışmaların önüne geçmeye çalışmalısınız. Arada onlardan akıl alır gibi yapmak ve bazı çok da önemli olmayan isteklerini uygulayarak gönüllerini almak bu dönemi daha hafif atlatmaya yardımcı olabilir.
Lohusalık gerçekten zor bir dönem. Hormonların tavanda gezdiği bu süreçte sakin kalmayı başarabilmek bazen gerçekten çok zor olabiliyor. Eğer başaramayacağınızı düşünüyorsanız eşinizden yardım alabilirsiniz.
Ancak şunu aklınızdan çıkartmayın. O insanların hiç biri sizinle savaştığı için o şekilde davranmıyor. (evet kayınvalideniz bile!) Hepsi iyi niyetle size ve yeni doğmuş bebeğinize iyilik yapmaya çalışıyor.