Benim için çocuklarla vakit geçirmek, onlara kitap okumak, birlikte boyama, resim türünden aktiviteler yapmak ve onları istedikleri yerlere götürmekten ibaretti. Sürekli söylenip durduğundan artık geyik hale gelmiş o kaliteli zaman muhabbetinin bunlardan ibaret olduğunu ve bunun yeterli geleceğini düşünüyordum. Sadece onlara ayrılmış bir zamanda, onların yapmaktan çok hoşlandıkları şeyleri, onlarla birlikte yapmak benim için kaliteli zamanın tanımıydı. (evet klasik nehir cümlesi geliyor şimdi; ve bir kitap okudum hayatım değişti) Şu sıralar bir kitap okuyorum; "Çocuklarla el ele ebeveynlik- Pam Leo"
Kitap attachment parenting (doğal ebeveynlik) akımının baş eserlerinden biri sayıldığından içerik olarak çocuğun duygularına önem verme, etkili dinleme, yöneterek değil yönlendirerek ebeveynlik yapma gibi, bu akımın önem verdiği konular çevresinde dönüyor. Ancak şimdiye kadar hiçbir ebeveynlik kitabında okumadığım bir konuya ayrılmış bir bölüm özellikle ilgimi çekti; Oyun.
Çocuklarımla oyun oynuyorum evet, ancak bunlar benim çocukluğumda oynadığım oyunlar değil. Bunun onların hayatında bir işe yarayabileceği de hiç aklıma gelmemişti şimdiye kadar. Parmak boya yapmak kadar çocukla yakalamaca da oynamak gerekiyormuş, saklambaç da, körebe de, evcilik de. Pam Leo bunun açıklamasını da yapmış, diyor ki; "Çocukken kendileriyle oyun oynanmayan kişiler (ebeveynlerince) çocuklarıyla bu tür oyunlar oynamayı bilmezler" Ben de öğrenmeye çalışıyorum bir haftadır. Önemini öğrendiğime göre, onlarla çocuk olmayı da öğrenebilirim sanırım.
Öncelikle kitaptaki oyun temalı bölümden ilgimi çeken kısımları paylaşmak istiyorum, sonra da bugün keşfettiğim "çocuğun ağzından laf almanın" en kolay yolu olan evcilik oyunundan.
"Çocuklarla bağ kurmanın en güçlü yollarından biri aktif olarak çocuklarla oyun oynamaktır. Çocukların oynamak için can attığı oyunlar, ebeveynlerin en az oynadığı oyunlardır. Bu tip oyunlar ebeveynleri duygusal olarak çocuklara bağlar ve bağı güçlendirir. Oyun oynamak doğal yeteneklerimiz içinde yoksa da, daha oyuncu olmayı öğrenebilir ve sevgimizi çocuklarımıza oyunla aktararak onlarla bağımızı güçlendirebiliriz. Daha iyi oyun oynamayı öğrenmek, yapmak istediğimiz karakter değişikliğinin çoğundan daha kolaydır.
Şenlikli bir oyunla gelen kahkahalar tüm gününüzü ve hatta çocukla tüm ilişkinizi değiştirebilir. Oyun çocukların dilidir. Çocuklar bağ kurmak için, acılarını iyileştirmek için, güvenlerini arttırmak için oyunu nasıl kullanacaklarını bilirler."
Çoğumuzun zannettiği gibi çocuğa vakit ayırmak ve kaliteli zaman geçirmek aynı şeyler değilmiş. Çocukla birlikte bir şeyler yapıyor olmak özel bir zaman olarak tanımlanabilirse de onunla aktif olarak oynamadığın, çocukla birlikte gülmediğin, yuvarlanmadığın, koşmadığın zamanlar çok da kaliteli olarak tanımlanamıyormuş. Bunları okuduktan sonra ben de kaliteli zaman anlayışımı düzeltmeye ve çocuklarla gerçekten oyun oynamaya başladım. Bu sabaha kadar da birlikte çok eğlenmek dışında bir faydası olduğunu düşünmedim açıkçası.
Bu sabah Deniz'in odasında, onun çay takımını kullanarak oynadığımız "misafircilik" oyunu esnasında bunun çocuğu konuşturmak için kullanılabilecek süper bir "hile" olabileceğini keşfettim. Ada bana misafirliğe gelmişti. Sohbet ediyorduk;
Ben: Hoş geldiniz Ada bey, nasılsınız?
Ada: İyiyim, çok teşekkür ederim, siz nasılsınız?
B: Ben de iyiyim teşekkürler, çocuklarınız nasıllar?
A: Onlar da iyiler. Oğlum okulunda, kızım da evde uyuyor. Sizin çocuklarınız nasıl?
B: İyiler, bu aralar biraz salgın hastalıklar var, o yüzden oğlum okula gidemiyor, hastalanacak diye korkuyoruz, bir süre gitmemesi daha uygun sanırım.
A: Oğlunuz çok üzgün olmalı, çocuklar okullarını çok sever çünkü.
B: Bilmem, öyle midir? Hiç üzgün olduğundan bahsetmedi.
A: Bence üzgündür.
B: Hay allah, ne yapmak lazım peki üzülmemesi için, hasta olmasını da istemiyorum çünkü
A: Birlikte oyunlar oynayabilirsiniz aslında
B: Evet, oyun oynuyoruz ama yine de üzülüyor mudur acaba?
A: Kampçılık, atçılık ve denizcilik oynarken üzülmüyordur belki. Onlar eğlenceli oyunlar çünkü. Benim oğlum hiç üzülmüyor onları oynarken.
B: Sanırım benim oğlum da en çok onları seviyor. Başka ne oynayabiliriz acaba? Sizin oğlunuz başka ne seviyor?
A: aslında futbol oynayabilirsiniz, bowling oynayabilirsiniz, yakalamaca oynayabilirsiniz, zıplamaca oynayabilirsiniz, bunlar da çok güzel, ben oğlumla çok oynuyorum bunları, ama biz evde koşabilmek ve zıplayabilmek için giriş katında ev aldık, alt katımızda komşular yok, kimse rahatsız olmuyor.
B: evet, alt katımızda yaşayan birileri olmasa biz de oynayabilirdik bunları ama şu anda oynayamıyoruz
A: o zaman yaz geldiğinde bahçede oynarsınız siz de
B: biz de öyle düşünüyoruz, yaz geldiğinde bahçede oynamak daha eğlenceli
A: evet, yazın çocuklar okula gitmek istemezler çünkü park okuldan daha eğlencelidir. benim oğlum da istemiyor yazın okula gitmek. bahçede oynamak ve balkonda suyla oynamak daha eğlenceli çünkü.
B: İyi ki yazın okul tatil oluyor o zaman
A:................. anne gerçekten yazın okul tatil mi oluyor?
Böylece Ada'nın normal hayata dönüşüyle oyunumuz bitti ama ben öğreneceklerimi öğrenmiş oldum, hem de planımda bunlar yokken. Ada okula gidemediği için üzgün olduğunu bana hiç söylememişti. Alt katımızdaki komşular sebebiyle evde koşamamayı, zıplayamamayı bu kadar kafasına taktığını da bilmiyordum. Parkı okuldan daha eğlenceli bulması çok normal olsa da sanki okulu her şeye tercih eder gibi geliyordu çünkü tam bir okul delisi.
Bu evcilik mevzusunun bu kadar işe yaradığına şaşırırken "oyun terapisi" denen şeyin tam da bu olduğunu hatırladım. Sanırım çocukların rollerine kendilerini bu kadar çabuk kaptırabiliyor olması oyun terapistlerinin de işlerini kolaylaştırıyordur. Onlar kadar başarılı olmasa da ve özel teknikler bilmesem de bundan sonra sıkça "misafircilik" oynayabileceğimizi düşünüyorum.
.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın