Çocuk davranışlarını yönlendiren de -tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi- bu duygulardır. Dolayısıyla çocuğun davranışını değiştirmeye odaklandığınızda asıl göz önünde bulundurulması gereken şeyi; çocuğun bu davranışı yapma nedenini göz ardı etmiş olursunuz. Böylece ne çocuk duygularını anlayıp ifade edebilmeyi öğrenir ne de siz sorun olarak tanımladığınız davranıştan kurtulmayı başarabilirsiniz zira nedeni çözülmemiş her sorun farklı bir kılıkta tekrar size döner.
Davranışın nedenine ulaşabilmek için öncelikle 'kötü niyetli varsayma' hastalığından kurtulmak gerekir. 'Böyle yapıyor çünkü şöyle' düşüncesi eğer o kişi size bu nedeni söylememişse yalnızca varsaymaktır. Dolayısıyla çocuğunuzun sizi kızdırmak için, size kızdığı için ya da canı sıkıldığı için sorun çıkartıyor olması sizin varsayımınızdan başka bir şey değildir. Başkası adına onun davranışına neden bulduğunuzda kendi bulduğunuz nedene inanır ve eğer kötü niyetli bir neden bulmuşsanız kendi kendinizi sinirlendirirsiniz.
Ebeveyn-çocuk ilişkilerinde -özellikle ergenlik döneminde- sıkça yaşanır bu sorun. Hormonların gazabına uğramış ve kendisine ne olduğunu kendisi anlayamayan çocuk, ebeveynleri tarafından onları kızdırmak için böyle davranmakla suçlanır, içerler, küser, ebeveynlerinden uzaklaşır. Oysa çocukların duygularını anlamaya ve ifade etmeye en çok ihtiyaç duydukları dönem ergenlik dönemleridir.
'Neden' sorusu sihirli bir sorudur. Sizi bir davranışın hikayesine götürür ve 'hikayesini bildiğin kişiye kızamazsın' derler. Bunun nedeni sizi kötü niyetli varsayma tuzağından kurtarmasıdır.
Çocuğun ne hissettiğini dinlemek, anlamaya çalışmak ve duygusu hakkında yargıda bulunmamak içinde bulunduğunuz durumu netleştirmek için size, o durumdan kurtulabilmek için çocuğa yardımcı olur. Davranışlar önemli değildir ve düzeltilmek için çaba göstermeye değmezler. Asıl çaba gösterilmesi gereken duygulardır. Onları anlamak, tanımak ve doğru biçimde ifade etmeyi öğrenmek zaten davranışlara yansımasına engel olacaktır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın