Her "Bebek" doğduğunda bir "Anne" doğar.

Bu Blogda Ara

Beylikdüzü Mekanları

Işığını Takip Edenler

Beylikdüzü Anaokulu

Bumerang - Yazarkafe

Mart 13, 2019

Gölge etme başka ihsan istemez senden


Kadın erkek ilişkisinde 'Cosmopolitan cilası'nın döküldüğü ve 'gerçek yüzlerin' görülmeye başlandığı dönemdir aynı evi paylaşma dönemi. Aynı evi paylaşmanın yasal ve meşru yolu da evlilikten geçtiğine göre 'evlendikten sonra sen çok değiştin' temalı döneme geçilmiş olur. Anne evinde prens olan oğlanla prenses olan kız, ortak evlerine girdiklerinde prens ve prensesin bazı sorumluluklar yüklenmek zorunda olduğunun farkına varırlar ve peri masalı bir anda gerçek yaşama dönüşüverir.




Kirli çoraplarını evin dört köşesinden toplayan ve bu toplama işi analığının yüce fedakarlığını kutsadığı için gıkını çıkartmayan anne artık ortalıkta olmadığı için oğlanın kirli çoraplarını kendisinin toplaması gerekmektedir. Ancak bunu öğrenme süreci onun için kan ve gözyaşı dolu olacaktır zira evi paylaşanların sorumluluğu da paylaşması gerektiği ile ilgili herhangi bir ön bilgisi yoktur. Önce ayak diretir. Anlamazdan gelir. Sinirlenir. Sonra temiz çorap bulamamaya başladığında çorapların yerinin yemek masasının ya da koltukların altı değil de kirli sepeti olduğunu öğrenmeye başlar. Bu durum çorapla sınırlı kalmaz; su içtiği bardağı sehpanın üzerinde bırakmamaya, ıslak havluları sağa sola serpmemeye, içindeki peyniri yediği saklama kabını boş şekilde buzdolabında bırakmamaya çünkü bunları toplamanın başkasının görevi olmadığına ikna oluncaya kadar adım adım ilerler. Sonunda kendi döktüğünü toplamayı, kirlettiğini temizlemeyi, amiyane tabiriyle kıçını toplamayı öğrenir.

Bu öğrenme sürecinde kadının iki seçeneği vardır: Ya direnecek ya vazgeçecektir.



Erkekler herhangi bir işle ilgili komplike düşünemedikleri için -ya da toplumun kendilerine biçtiği bu kalıp işlerine geldiği için- evdeki sorumlulukları öğrenme aşamasında yalnızca kendilerinden beklendiğini düşündükleri şeyi yaparlar. Bu durum da kadınların kısa sürede pes etmesine neden olur. Çünkü bazen arkasını toplamak o işi ona yaptırdığında kazanacağın zamandan daha uzun sürer.

Mesela çocuğun banyo yapması gerektiğini söylediğinizde çocuğa banyo yaptırır. Sonrasında sizin banyoyu temizlemeniz gerekir. Ya da işiniz olduğu için akşam yemeğini onun hazırlaması gerektiğini söylerseniz sonrasında lavabonun içine doldurulmuş bulaşıklarla, yemek taşmış ocakla falan sizin uğraşmanız gerekir. Asli görev olarak görmediği bu işlerin önü ve arkası onu alakadar etmez. Ondan bekleneni yerine getirir ve kenara çekilir.

Anneler genellikle evin içinde dolanırken yere düşmüş bir yastığa, bir gazeteye ya da köşede atılmış durumdaki ev terliklerine bakıp 'bu yalnızca beni mi rahatsız ediyor!' diye sorarlar. Gerçekten de o, yalnızca onu rahatsız ediyordur çünkü evdeki diğer hiç kimsenin görevi değildir onları toplamak. Annenin görevi, diğerlerinin lütfudur. 



Çocuk küçükken onu beklemek istemez anne, kendi görüverir işi, o beceremez diye düşünür kendi yapıverir, onun ödevi var der, okulda zaten yoruluyor der, annem bana iş gördürürdü ben kızıma gördürmeyeceğim der, oğlan anası olmayı aklında nereye koyduğuna bağlı olarak erkeğe iş gördürmeyi ayıp sayar.... böylece yüklendikçe yüklenir. Kızı görür ve özdeşleştiği kişinin gördüğü işleri 'kendi evi olduğunda' kendinin göreceğini -görmesi gerektiğini- öğrenir. Oğlansa zaten farkında bile değildir bir evin ne kadar iş gerektirdiğinin. Zira onun özdeşleştiği kişi televizyon karşısında oturmaktadır. Böylece anne evinden çıkılır. Ev işi denen şeyle tanışılır. Erkek ev işini ilk defa gördüğü için sıkı bir eğitime tabii tutulmak zorunda kalınır. 'Erkek, bak bu ev işi' seviyesinden başlandığı için de kadının bir süre sonra sabrı tükenir. 'Gölge etme başka ihsan istemez' seviyesine gelinir. Bu noktadan sonra kadın yorgun, erkek mutlu, gittiği yere kadar gidilir. Ve bu durum bir kısır döngü şeklinde evdeki çocukların rolleri görüp öğrenmesiyle devam eder.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Fikrinizi paylaşın