Haluk Yavuzer'in "Çocuk Eğitimi El Kitabı"nı Ada daha çok küçükken almıştım. Çocuklarla iletişim hakkında yazılmış başarılı bir kitap. Okudukça, aslında doğru bildiğim yaklaşımların ne kadar yanlış olduğunu fark ettim. Mesela Ada'nın yere düşürdüğü çikolata için ağlamasına dayanamayıp "ben sana yenisini alırım" demek doğru bir yaklaşım değilmiş! Ona, onun çikolatasını kaybettiği için üzülüyor olmasının gereksiz ve basit bir duygu olduğu mesajını veriyormuş.
Duyguları ile ilgili yönlendirme yapmadan, onun duygularına saygı duyduğunu belirterek problemin nasıl çözülebileceğinin ipuçlarını vermiş Haluk Yavuzer.
Mesele çocuğu susturmak değil, gerekirse ağlamasına izin vererek onun duygularını paylaşmakmış.
Kitap örnekleri içeren karikatürlerden oluşuyor; ben de çok beğendiğim bir kaç örneği aktarmak istedim...
Duyguyu reddeden mesaj:
- Kaplumbağam ölmüş!
- Bu kadar üzülme Tatlım!
- Ağlama, sadece bir kaplumbağa...
- Sana başka bir kaplumbağa alırım...
- Çok mantıksız davranıyorsun!
Ebeveynler duyguya bir anlam verdiğinde çocuğu daha kötü etkileyeceğinden korktukları için genellikle bu tür yaklaşımlarda bulunarak çocuğu "kötü" duygusundan uzaklaştırmaya çalışırlar.
Duyguyu isimlendirmek;
- Kaplumbağam ölmüş!
- olamaz! bu ne kadar kötü bir haber!
-O benim arkadaşımdı,
- Bir arkadaşını kaybetmek gerçekten çok üzücü olmalı
- ona bir sürü oyun da öğretmiştim
- evet ikiniz gerçekten iyi vakit geçiriyordunuz
- onu her gün besliyordum
- evet o kaplumbağayı gerçekten seviyordun...
Çocuk hissetmekte ve düşünmekte olduklarını, kısca o anki yaşadıklarını sizden duyduğunda rahatlar. Bir başkası onu anlamış ve tanımlayamadığı şeyleri dile getirmiştir.
Açıklamak ya da mantık yerine;
-Patlamış mısır istiyorum
-hiç kalmadı tatlım
-istiyorum işteee!
-daha şimdi evde patlamış mısır olmadığını söyledim!
-yaaaa
- gevrek al
- hayyıııııııırrrr!
- bak şimdi tam bir bebek gibi davranıyorsun!
Çocuklar elde edemeyecekleri bir şey istediklerinde yetişkinler çoğunlukla çocuklarının bu isteğinin neden olamayacağı ile ilgili mantıklı açıklamalar yapmaya çalışırlar. Ama çocuk ne kadar açıklamaya maruz kalırsa, o kadar isyankar olur...
İsteklerini hayal dünyasında sunmak!
- Patlamış mısır istiyorum
- keşke biraz kalsaydı fakat hiç yok
- istiyorum ya!
- ne kadar çok istediğini duyuyorum! Şimdi sihirli bir gücüm olsa kocaman bir kutu belirmesini sağlardım!
- keşke olsaydı....
- gevrek alabilirsin
- tamam
Bazen sadece istediğiniz şeyi ne kadar çok istediğinizi anlayan biri olması, gerçeği kabullenmeyi sağlar...
Sorular ve öğütler yerine;
- Biri yeni kırmızı kalemimi almış
- Kaybetmediğinden emin misin?
- hayır! kaybetmedim tabii ki tuvalete giderken sıramın üzerindeydi!
- eğer eşyalarını ortalıkta bırakırsan ne olacağını bekliyordun ki? Önceden de bir sürü eşyanı kaybettin. Sana her zaman söylüyorum değerli eşyalarını sıranın içine koy. Senin asıl sorunun söz dinlememek!
-üfffffffffff
-küstahlaşma!
Bir sözcükle onaylayın!
- Biri yeni kırmızı kalemimi almış
- aaa öyle mi?
- Tuvalete giderken sıramın üzerine koymuştum ama döndüğümde yoktu!
- hmmmm enteresan!
- Bu izinsiz alınan üçüncü kalemim oldu!
- yaaa??
- Bundan sonra kalemlerimi sıranın üzerine koymayacağım!
- evet...
Konuşma basit ve kısa onaylama cümleleri ile yönetildiğinde, çocuk kendi düşünce ve duygularını keşfetmiş olur ve kendi çözümlerine ulaşır.
İşbirliği için; Anlatın!
(-)"ne kadar sorumsuzsun, her seferinde küveti doldurmaya başladığını unutup gidiyorsun ve banyo su içine kalıyor! Evi su basmasını mı istiyorsun!
(+)"küvet taşmak üzere"
(-) "şu köpeği bir türlü dışarı çıkartmayı öğrenemedin! bir köğeğin olmasını kesinlikle hak etmiyorsun!"
(+) "Köpeğin kapının dibinde ağlıyor!"
(-) "banyonun ışığını her seferinde sana hatırlatmak zorunda mıyım"
(+) "banyodaki ışık açık kalmış"
(-) "hemen kapat şu telefonu"
(+)" bir görüşme yapmam gerekiyor"
* İnsanlar size nerede hatalı olduğunuzu söylerken gerekeni yapmak zordur. Biri sadece sorunu anlattığı zaman o konu üzerinde dikkatinizi toplamanız daha kolay olur.
* Yetişkinlerin sadece sorunu söylemeleri çocukların o anda yapmaları gerekeni kendi kendilerine bulmalarına olanak sağlar...
Bilgi verin;
- Eğer bir kez daha duvarlara yazdığını görürsem kafanı kıracağım
+ duvarlara değil, kağıtlara yazılır
- ev işlerine yardımcı olmakl aklına gelmiyor değil mi
+ akşam yemeği için sofrayı hazırlamandan memnun olurum
* Bilgi verilmesini kabullenmek suçlamaya katlanmaktan daha kolaydır. Çocuklar olaylar hakkında bilgilendikleri zaman çoğunlukla ne yapmaları gerektiğini de anlarlar.
Özetleyin;
- Bir saattir pijamalarınızı giymenizi söylüyorum!Oysa sizin tek yaptığınız yaramazlık! Televizyon izlemeden pijamaların giyilmesi konusunda anlaşmıştık. Fakat buna yönelik bir davranış göremiyorum.
(+) Çocuklar! Pijamalarınız!
- Bak yine öğlen yemeğini unutmuşsun! Bedenine bağlı olmasa bir gün kafanı bile unutacaksın!
(+) Öğle yemeğini al!
* Ayrıntılardan arındırılmış mesajlar çocuğun sorunu anlamasını sağlar.
* Çocuklar uzun öğütlerden, açıklamalardan hoşlanmazlar. Verilen uyarı ne kadar kısaysa; etkisi o kadar fazladır.
Çok fazla soru sormayın;
- Öğretmen kompozisyonunu nasıl buldu? Beğendi mi? Matematik sınavı nasıldı peki? kaç alırsın tahminen? kolay mıydı? kaç soru yapabildin?
(+) Hoşgeldin tatlım!
* Bazı anneler çocukları okuldan gelir gelmez günlük yaşantılarını dinlemek isterler ve çocuklarından konuşkan olmalarını beklerler. Oysa çok fazla soru sorulan çocuk yaşamı didikleniyormuş gibi hissedecektir. Çocuklar istediği şeyi istediği zaman söylerler.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın