Ama korkunun ecele faydası yok. Eninde sonunda okunacak. En fazla bir kaç ay -hatta belki Yetenekli Çocuğun Dramı gibi iki yıl- sürerdi okumak ama biterdi. Böylece başladım okumaya.
Var'Olan Annenin Yokluğu'na giriş biraz acılı. Başlangıcındaki şiir yüreğinizden kan alıyor. Hele "Benim yüzümden miydi?" diye bitmesi... Biliyorsunuz ki çocuklar bencil varlıklardır ve dünyada ne olup bitiyorsa kendilerinden dolayı olduğunu düşünürler. Çünkü dünya zaten onlar için dönüyordur. Dolayısıyla ebeveynlerinin kendilerinden uzak olması ya da sevgi vermemesinin onlar açısından "sevilmeye değer olmamaları" dışında bir anlamı yoktur. Şiiri okuduktan sonra kitabı bıraktım. Ancak ertesi akşam alabildim elime. Bu gerçeğin bu kadar çıplak şekilde bir anda karşıma çıkmış olmasının şoku ancak o zaman geçmişti çünkü.
Kitabın sonrası daha kolay gidiyor. Korktuğum kadar yaralayıcı bir kitap değildi. Hatta neredeyse bağlanma konusunda okuduğum en bilgilendirici kitaplardan biri diyebilirim. Bağlanma kuramına olan merakım malum. Yıllar önce bu konuda bir seminer düzenlemiştim hatta. Hatırlayanlar vardır. Merak edenler ise buradan ulaşabilir.
İsmi nedeniyle tüm kitabın annenin çocuk için öneminden bahsettiği fikrine kapılmam, başlangıçta "Anne bebeği yalnız mı dünyaya getiriyor, bütün sorumluluk annenin mi?" önyargısı ile okumaya başlamama neden olsa da hemen kitabın başında, yazarın benim gibi düşünebilecek olanlar için yazdığı "Anne terimini kitap boyunca kullanacağım ancak bu terimi yalnızca çocuğu doğurmuş kişi için değil temel işlevi gören kişi için (bebeğe bakım veren kişi için) kullanıyorum" uyarısı beni rahatlattı. Bu iki nedenle önemli bence: birincisi anneye büyük bir sorumluluk yüklüyor (çünkü doğum sonrasında depresyon yaşamış ya da isteği dışında bebeğiyle bir arada olamamış anneler suçluluk hissediyor) ikincisi de bebeğin yaşamındaki herkesin (özellikle babanın) rolünü içi rahat bir şekilde yok saymasına neden oluyor. Halbuki annenin uygun olamadığı ya da fiziksel olarak orada olmadığı durumlarda bebeğin herhangi biriyle bağlanması (ve güvenli bağlanması) mümkün. Bu nedenle bakım veren kişinin anne olarak kabul edilip kitapta anne olarak bahsedildiğinin açıklanması çok iyi olmuş diye düşünüyorum. Çünkü Var'Olan Annenin Yokluğu, genel olarak anneliğe büyük bir anlam ve sorumluluk yükleyen bir kitap.
Ve yine kitabın başındaki "Evet, annelik çocuğun yaşamındaki en önemli şeydir, ancak anneliği yapan kişinin mükemmel olması gerekmiyor; yeterince iyi olması çocuk için yeterlidir." vurgusu çok yerinde olmuş. Mükemmel olan zaten yeterince iyi olandır. Çocuğun ihtiyacını doğru anlayan ve doğru verebilen ebeveyn zaten çocuk için mükemmel ebeveyn olacaktır.
Bir çocuğun hayata iyi bir başlangıç yapabilmesi için gerekli olanları yeterli bir biçimde sağlayabilen anne, yeterince iyi annedir.
D.W.Winnicott
(Pediatr ve Psikanalist)
Yeterince iyi annenin bebeğine vermesi gereken mesajlarla devam eden bu bölümü çok sevdim. Bebeğin yeni tanımaya başladığı dünyayı ve en önemlisi de kendisini anlamlandırabilmesine yardımcı olacak bu mesajlar bir insanın yaşam boyu sürecek benlik algısını oluşturacak çünkü. Bu nedenle çok önemliler ve yalnızca bu kısmı için bile olsa her ebeveyn, henüz bebeğini beklerken bu kitabı okumalı diye düşünüyorum.
"İyi Annenin Yüzleri" bölümünde bir annenin çocuğun yaşamında yer aldığı roller ve bu rollerin yaşam içindeki anlamları anlatılmış. Çocuk için bu rolün ne kadar önemli olduğu ve bu rolün annede bulunmamasının (ya da bulunmasının) çocuk için ne anlama geldiğini anlatan bölüm, eger annenizde bu roller konusunda bir eksiklik varsa yaşamınızın herhangi bir döneminde kuracağınız bir ilişkide bunları arayacağınız ve doldurabileceğiniz açıklamasıyla sona ermiş. Bunu okumak insana kurduğu ilişkilerin neden hep birbirine benzediğini (çünkü aradığın şey aynı) anlamakta yardımcı oluyor. Yetişkin yaşamını anlamlandırabilmek için çocukluğunu anlayabilmelisin.
Yaşamın temeli olan anne-bebek bağlanmasının anlatıldığı üçüncü bölümde bağlanma, bağlanmanın türleri ve bu bağlanma türlerinin oluşturduğu karakter tipleri anlatılıyor. Bağlanma ile ilgili telafilerin her zaman mümkün olduğunun hemen her bölümde anlatılmasına karşın bu bölümde "bağlanma travmasının neredeyse çözümsüz olduğu" konusunda bir uyarı var. Bağlanma travması bakım veren kişinin ihmal ve istismarını kapsıyor tabii ki. Bu nedenle -benim açımdan- istisnai bir durum. Bu bölümde insanlarla ilişki kurma ve sürdürme özelliklerinizin yardımıyla "bağlanma türünüzü" bulabileceğiniz bir test de mevcut. (Şaşırdım bu sonuca gerçi ama benim bağlanma tipim Güvenli Bağlanma çıktı. Bu kadar takıntılı olduğum için bu konuda bir problemim olduğunu düşünüyordum oysa ki. Sanırım yalnızca yengeç burcu romantizmi bu takıntıya sebep olan şey.)
Kitabın dördüncü bölümünde yaşam algısının diğer yapı taşları (temel psikolojik ihtiyaçlar) anlatılıyor. Çocuklar neye ihtiyaç duyarlar ve bu ihtiyaçlar nasıl giderilir oldukça duru bir şekilde anlatılmış. Kısa ve öz anlatımıyla kolayca okunacakmış gibi görünen bu bölüm çocukluğunuzun muhasebesini yapmanıza (ve belki biraz gözyaşı dökmenize) neden olabilir.
Beşinci bölüm annenizi ve anneliğinizi sorgulatacak, çocuğunuza verdiğiniz mesajları, annenizden aldığınız mesajları çıplak bir gözle görmenizi sağlayacak -ve belki biraz canınızı yakabilecek- bir bölüm.
Bu iki bölümü insanların birbirine forwardladığı mail zincirlerinden birine göndermek istedim. O kadar "herkes okumalı" bölümler çünkü.
Var'Olan Annenin Yokluğu'nda tek sevmediğim bölüm "kötü annelik görmüş"lerle ilgili bölümdü. Çünkü mutsuz yaşamlarına suçlu arayanlar için yazılmış gibi duruyor.
Kitap "içinizdeki yaralı çocuğun iyileştirilmesi"ne dair öneriler ve hikayenizi anlamakla ilgili uygulamalarla bitiyor ve aklımda sonsuza dek kalacak şu cümlelerle ben de yazımı bitiriyorum;
En çok yaralanmış olanlar bunu saklamak için en büyük çabayı gösterir. Ebeveynlerini idealize etmekte o kadar ileri gider ki adeta sorgulanamaz bir anıt yaratır. Hayat hikayesinden daha büyük bir anıt.