Her "Bebek" doğduğunda bir "Anne" doğar.

Bu Blogda Ara

Beylikdüzü Mekanları

Işığını Takip Edenler

Beylikdüzü Anaokulu

Bumerang - Yazarkafe

Kasım 03, 2017

Bu Çağda Çocuk Yetiştirmek



Her sabah ilk kahvemi içerken bilgisayardan gazetelere göz atıyorum pek çoğumuzun yaptığı gibi. Genellikle -algıda seçicilik olsa gerek- çocuklarla ilgili haberlere yoğunlaşıyorum ve bazen de ulaşabildiğim kişilerde konu hakkında farkındalık yaratabilmek amacıyla instagram sayfamdan paylaşıyorum bu haberleri. Dün sabah da bir gazetede okuduğum İzmir'deki bir okulda velileri endişelendiren bir haberle ilgili bir paylaşım yaptım. Haberde ortaokul düzeyinde ders veren bir öğretmenin ders esnasında çocuklara "Allah ve aile sevgisi için ölünebileceği" "En değerli hayvanın Peygamberimizi kurtardığı için örümcek olduğu" "Sevgiyi ispatlamanın yolunun koşulsuz itaat olduğu" "Ölüm ve sonrası" "Günah ve sevap" gibi soyut ve yoruma açık konularda kafa karıştırıcı telkinlerde bulunduğu ve çocukların "daha fazla günah işlemeden ölmeliyim" "sana sevgimi ispatlamak için balkondan atlarım" gibi ifadeleri sonucunda ortaya çıkan bir durumdan bahsediliyordu. Paylaşımı yaparken dersin Din dersi olduğunun anlaşılmaması için haberi sansürledim. Zira amacım bir tartışma* yaratmak değildi. Amacım "derslerin içeriklerinden ve bu içeriklerin çocuklara nasıl anlattığından ne kadar haberimiz var, bunları öğrenmek için çaba harcıyor muyuz," bunu sorgulamaktı. Bu konu Din dersinden bağımsız bir konu ancak yoruma en açık derslerden biri olduğu için ilk akla gelenlerden biri bu ders oldu. (Din dersiyle ilgili bir şey yazmadığım halde gelen mesajlardan anladığım insanların din dersi zorunlu olmalı - olmamalı çerçevesindeki düşüncelerinin etkisiyle habere bakışlarının şekillendiğiydi. Halbuki benim söylemek istediğimin din eğitimiyle bir ilgisi yoktu. Bu konuya birazdan döneceğim.)

Bu çağda çocuk yetiştirmekle ilgili yazmaya ünlü bir youtuberin intiharını duyduğumda karar vermiştim. Ben onu intiharıyla tanıyan kesimdenim. Çok genç olması nedeniyle  ölümü hakkında biraz okuma ihtiyacı hissettim ve intihar sebebiyle ilgili okuduğum yorumlardan biri beni oldukça sarstı. (Sonrasında bu yazıyı tasarlamaya başladım.) Doğruluğundan emin olmadığım bu yorumda intihar sebebi olarak bir sosyal paylaşım platformunda bir "takipçisiyle" küfürleşmesinin ardından takipçi sayısının azaldığı, birlikte çalıştığı ajansın işine son verdiği, ün ve para kaybetme sonucunda bunalıma girmiş olabileceği yazıyordu. Yani tamamen dışarıya dönük nedenlerle kendini sevme sonucunda bu nedenlerin kaybıyla oluşan kendinden vazgeçme durumu yorumdan çıkardığım sonuç. (Eşimle çocuklarımızın fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmamaya karar verdiğimiz dönemde konuştuğumuz konulardan biriydi bu sahte itibar meselesi. Belki de öncesinde böyle bir düşüncem olduğu için bu konuyla birleştirdim, bilmiyorum.) 

Bu üzücü nedeni bir yana bırakıp konumuza geri dönersek: Bu Çağ Hangi Çağ?




"Bu çağ" çocuklarımızın küçük yaşlarda "ünlü" olabildiği, küçücük yaşlarda okullara emanet etmek zorunda kaldığımız, o okullarda kimler neler anlatıyor, kimler nasıl davranıyor kontrol edemediğimiz, biz farklı davransak bile çocuğumuzun arkadaşlarından öğrendikleriyle bambaşka biri olarak eve döndüğü bir çağ. Çocukların neredeyse tamamen ailenin sınırlarından çıktığı ve dışarısında şekillendiği bir çağ. 

Bizim yetiştiğimiz dönemlerde çocuk 0-7 yaş aralığında tamamen ailenin sınırları içindeydi. Küçük bir dünyanın içinde ailemizin değer ve erdem anlayışıyla büyür, okula başladığımızda neyin iyi, neyin kötü olduğuna dair bir fikrimiz olur, ahlaki (dinden bahsetmiyorum erdemden bahsediyorum) yapımız şekillenmiş olur, içinde yaşadığımız dünyaya ve kendimize dair yargılarımız oluşmuş olurdu. 7 yaşından sonra yine kısıtlı bir sosyal çevrede başka aileler tarafından yetiştirilmiş çocuklarla kendimiz arasındaki farkın farkına varır, ölçer- tartar, kimliğimizi - kişiliğimizi bulurduk. Şu anki çocuklarsa bizim kısıtlı bir sosyal çevreye açılabildiğimiz yaştan çok çok daha küçük bir yaşta dünyaya açılabiliyorlar.

Peki, çağ değişti, çocuklar değişti. Bizler bu değişimin ilk ebeveynleriyiz. O zaman "Bu Çağda Çocuk Yetiştirirken Akli Melekelerimizi Korumak İçin Ne Yapmalıyız?İşte bizim konuşmamız gereken konu bu.

Çocuklarınızla ilgili konuları değer yargılarınız olmadan yorumlayabiliyor musunuz? Dünkü haber paylaşımımdan sonra gelen mesajlar üzerine bunun yapılamadığını fark ettim ve bir anket düzenledim profilimde. Anket sonuçları şu şekilde:



Birannedogdu takipçi kitlesinin Türkiye genelini yansıtmadığının bilincindeyim tabii ki. Anketi yapma amacım zaten ne çıkacağını bildiğim oranları görmek de değildi. Amacım -bilinç seviyesi yüksek olan bu kitlenin bile- çocuklarının yaşadıklarını yorumlarken kendi değer yargılarını işin içine katıp katmadığını görmekti. 

Görünen o ki yüzde otuzluk bir kesim din ve ahlakı birbirinden ayırmıyor. Ve yine aynı kesim din ve ahlakı birbirinden ayırmadığı için erdemle ilgili konuları din dersi içinde görüyor ve din dersinin içeriğine müdahale etmekten çekiniyor. Yani eğer Din dersi zorunlu olsun diyen taraftaysam, çocuğuma kişisel yargıların işin içine karışabileceği soyut kavramların okulda verilmesine de karşı çıkmayabilirim diyor. Örneğin: "öğretmenin sevgi ispatı olarak sevilen kişi için ölmeyi telkin etmesini önemsemiyorum." Örneğin: "öğretmenin savaşın kahramanlık olduğunu anlatmasını önemsemiyorum." "Öğretmenin cinsiyetçi ya da ırkçı tutumu olmasını önemsemiyorum."....

Kısaca: "Okulda akademik eğitim dışında çocuğuma fikir empoze edilmesini önemsemiyorum." Oysa bunlar sadece din dersinde olabilecek şeyler değil. Sonuçları "dini inancınızı bir kenara bırakarak yanıtlayın" demiş olmam bile değiştirmiyor. 

Buradan yola çıkarak değer yargılarımızın çocuklarımızın yaşamındaki tehlikelere karşı farkındalığımızı da etkilediğini düşünebiliriz: Değer yargılarımız sonucunda bir fikir yürütüyor ve onun öyle olduğuna kendimizi ikna edip çocuğumuzun yaşamındaki o alana hiç dokunmuyoruz. Oysa ki herhangi bir öğretmen okulda herhangi bir derste çocuğunuza sır saklamanın erdemli, ahlaklı bir insan davranışı olduğunu anlatarak aralarında geçenleri size anlatmasını engelliyor olabilir. Ve siz kendi değer yargılarınız nedeniyle "evet, sır saklamak erdemli bir davranıştır." bu sırrın ne tür bir sır olduğunu sorgulamayabilirsiniz. Yorumsuz bir filtre ile düşünemiyorken yorumsuz bir filtreyle çocuğunuzla sohbet edebiliyor musunuz? Çocuğunuz size öğretmeninin sır saklamanın iyi bir davranış olduğunu söylediğinde ne düşünüyorsunuz? "evet, sır saklamak iyidir." diye düşünüp onaylıyorsanız, filtreniz devrede demektir.




Bu çağda çocuğu koruyabilmenin tek yolu, onunla gerçekten konuşabilmek. Gerçek sohbet filtresiz dinleme ile ve karşındakini kendi fikrine ikna etmeye çabalamadan fikir sunmakla kurulur.

Çocuğunuzla her gün en az yarım saat ve büyük bir kısmında manevi değerler hakkındaki düşüncelerini öğrenebilmek üzere sohbet etmeye çalışın. Mesela; çocuğunuzun kendini ne zaman iyi hissettiğini bu -iyi hissetmek-le neyi kastettiğini biliyor musunuz? Mutluluk kavramının içini ne ile doldurduğunu? Nelerden korktuğunu? Endişelerini? Kendini ne zaman incinmiş hissettiğini? -Başkasını incitecek bir şey yapmak-tan ne anladığını? Onun için kahramanlığın ne demek olduğunu? İyi insan olmanın ne demek olduğunu? Sevgi hakkında ne düşündüğünü? Birini sevmek hakkında ne düşündüğünü? Sevildiğini nasıl hissettiğini? Sevgisini nasıl gösterdiğini?  

Çünkü eğer siz sormazsanız*; düşünceleri üzerine düşünme fırsatı bulamayabilir ve biri ona küfür ettiği için hayatı kararabilir. Ya da bir başkası ona sevginin koşulsuz itaat demek olduğunu öğretebilir. Ve siz o alana hiç dokunmamış olduğunuz için sonuçlarını çok ağır ödeyebilir-siniz-

Bu çağda çocuk yetiştirmek başlığını ilk kurgulamaya başladığımda değer yargılarını oluşturmaktan bahsetmeye karar vermiştim. Çocuğun kendini başkasının gözünden görmesi, başkalarının sevgisi nedeniyle kendini sevmesi ve buna iyice çanak tutan sosyal medya hakkında olacaktı içerik ancak dün sabah değer yargıları konusuyla ilgili ne düşündüğümüzün (yüzde otuzluk bir kısım değer yargılarını dinle bağdaştırmış durumdayken) farkında olup olmadığımıza bir daha bakalım istedim. 

*Bunları sormanın en kolay yolu da birlikte bunlarla ilgili bir film izleyip üzerine konuşmak ya da bir kitap hakkında konuşmak olabilir.




* Dinle ilgili tartışma konusunda Birannedogdu takipçileri için zaten bir endişem yoktu, endişem sayfaya -nasıl bulduklarını bilmediğim bir şekilde- geçerken uğrayanlarla ilgiliydi. Neyse ki vukuatsız bir paylaşım oldu bu kez.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Fikrinizi paylaşın