Instagram hesabımda, blogdaki yazılarımda kullanılmak üzere anketler düzenliyorum bazen. Aşağıdaki anketi de bu amaçla düzenlemiştim ancak sınavlardı, çocukların okuluydu derken bir türlü yazısını yazamadım. Dün akşam son zamanların popüler dizisini izler, bir yandan da sosyal medyada dizi hakkında yazılanları okurken aklıma düştü anket sonuçları...
Bahsettiğim dizinin ismi "Ufak Tefek Cinayetler" Adalet, vicdan, arkadaşlık, sevgi kavramları hakkında epeyce düşünmenizi sağlayacak enteresan bir dizi. Anketle ilgisine gelecek olursak; adalet duygumuzun ne kadar taraflı, vicdanımızın ne kadar iki yüzlü olduğunu güzel ortaya seriyor oluşu ikisinin ortak noktası. Yüzde on bire bakmayın. Bu anketi dolduran kitle için yüksek bile o rakam. Ben toplumun genelinden bahsediyorum.
Ufak Tefek Cinayetler dizisinin konuları arasında iki farklı evlilikte gelişen iki farklı ihanet durumu var. İlk ihanet bildiğimiz Türk dizisi ihaneti: Fedakar bir kadın, zengin bir koca, zengin koca avcısı(!) olan başka bir kadın. Dolayısıyla ikinci kadının "zengin koca avcısı" oluşu bu evlilikteki kocayı aklıyor ve herkes kocanın karısına dönmesini istemekle birlikte ikinci kadından nefret ediyor (Oysa ki dizide evli üç arkadaş, dolayısıyla üç koca var, bu "koca avcısı" kadın sadece bir tanesini seçip üzerine oynuyor. Çünkü amacına yalnızca onunla ulaşabileceğini biliyor. Yani iş adamda bitiyor. Neyse, konumuz bu değil.)
Diğer ihanette ise kocasını kendince seven bir kadın, yalnız büyüdüğü için bağ kurmayı beceremeyen bir adam, bu adama aşık olup kendisiyle bu konuda savaşan -aşşırı- dürüst bir kadın var. İlk örnekteki "yasak" aşka ve "ikinci kadın"a nefretle saldıran kitle, bu evlilikte enteresan bir biçimde ikinci kadının "kazanmasını" istiyor.
Oysa ihanet ikisinde de ihanet. Evlilik ikisinde de evlilik. Evlilik kutsallığı ise iki evlilik de kutsal, ihanetin kötülüğü ise ihanet ikisinde de kötü. Ama tepkileri izlerseniz böyle olmadığını görüyorsunuz. İnsanlar birini taşlarken diğerine acıyor.
Tepkileri izlerken aradaki farkın ne olabileceği üzerine epeyce kafa yordum sonra şuna karar verdim: İkinci evlilikteki kadın güçlü bir kadın olduğu için terk edilmesi sorun teşkil etmiyor. Hatta kadının kötü(!) bir karakteri olması aldatılmasını meşru kılabiliyor. Diğer evlilikte kendi halinde, saf bir profil çizen (öyle olmadığını giderek görüyoruz) bir zavallıcık var, üstelik bir de kocası "elinden alınıyor." Bu durumda ikinci örnekteki kadın "hak ediyor." ilk örnekteki kadına "yazık oluyor."
Bu durumda ikinciye yapılanlar adil, ilkine yapılanlar değil (mi?) oluyor?
İnsanın kim olduğu yaşadığı durumun adaletini belirleyebilir mi? Bence belirlememesi gerek...
Sizce?
Bu Blogda Ara
Bu Blogda Okuyabilirsiniz:
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın