Anne-baba ve bebek arasındaki iletişim, bebek henüz anne karnındayken başlar ve yaşam boyu devam eder.
Bebek doğduktan sonra konuşmasa da annesiyle iletişim kurmak için çabalar. Bebeğin annesiyle iletişim kurmak için gösterdiği ilk girişimlerine; göz kontağı kurmaya çalışması, bakışlarını takip etmesi, anlamsız sesler çıkarması ve gülümsemesi örnek olarak verilebilir. Bebek beslenirken, altı ya da giysileri değiştirilirken yapılan işler hakkında, onunla sürekli konuşulmalıdır. Bebeğe şarkı söylenmeli, parmak oyunları oynatılmalı, basit hikâyeler anlatılmalı ve okunmalıdır. Bebeğin hareketleri de takip edilmelidir. Bebek isteklerini ya da duygularını ağlayarak, vücut hareketleriyle belli eder. Bu nedenle ağlamasına kayıtsız kalınmamalı, bebek hemen kucağa alınmalıdır. Böyle davranıldığı zaman bebek anneye güven duyacak ve ona bağlanacaktır.
İletişimin Özellikleri;
- Dinlemek ( Etkin dinlemek )
- İşbirliği içine girmek
- Sen mesajı yerine, ben mesajı vermek
- Empati kurmak
Dinlemek (Etkin Dinlemek)
Büyümekte olan çocukla sağlıklı iletişim kurabilmenin ilk şartı dinlemektir. Çocuğun problemini anlayabilmek için dinlemek gerekir. Anne ve babasının kendisini dinlediğini gören çocuk önce kendisine değer ve önem verildiğini, kabul edildiğini, buna bağlı olarak da sevildiğini düşünür. Aynı zamanda çocuk, duygularını ifade etme olanağı bulduğunda “anlaşıldım” duygusunu yaşar ve rahatlar. Bu durum, çocuğun hem benlik saygısının
artmasına hem de kendisi dinleyen kişiye yakınlık duymasına neden olur. Bu sağlıklı iletişim çocuğun ailesiyle olan bağını güçlendirerek, iletişimin devamını sağlar. Çocuklar, dinlenmemeleri ve ciddiye alınmamaları konusunda aşırı duyarlıdırlar. Dinlenmediklerini hemen fark ederler. Uzun süre dinlenmeyen çocukta saldırganlık, çalma, kendisine zarar verme gibi olumsuz davranışlar görülür. Aslında çocuk, bu olumsuz davranışlarıyla yetişkine: “Lütfen beni dinle ve anlamaya çalış” mesajını iletmektedir. Etkin dinleme savunmayı azaltan, öz güveni zedelemeyen bir iletişim etkinliğidir. Aynı zamanda duygusal olarak gerilimi azaltır.
artmasına hem de kendisi dinleyen kişiye yakınlık duymasına neden olur. Bu sağlıklı iletişim çocuğun ailesiyle olan bağını güçlendirerek, iletişimin devamını sağlar. Çocuklar, dinlenmemeleri ve ciddiye alınmamaları konusunda aşırı duyarlıdırlar. Dinlenmediklerini hemen fark ederler. Uzun süre dinlenmeyen çocukta saldırganlık, çalma, kendisine zarar verme gibi olumsuz davranışlar görülür. Aslında çocuk, bu olumsuz davranışlarıyla yetişkine: “Lütfen beni dinle ve anlamaya çalış” mesajını iletmektedir. Etkin dinleme savunmayı azaltan, öz güveni zedelemeyen bir iletişim etkinliğidir. Aynı zamanda duygusal olarak gerilimi azaltır.
İyi bir dinleyici olmak için; rahat bir şekilde oturularak, çocuk dinlenmelidir. Rahat bir oturuş, çocuğu dinlemeyi kolaylaştırır. Çocukla konuşurken göz teması kurmak önemlidir. Bunun için ya çocuğun boyunun hizasına gelmek için diz çökmeli ya da çocuğu kucağa almalıdır. Göz teması, çocuğa duyulan ilgiyi ve kişiliğine duyulan saygıyı gösterir. Göz teması, donuk bir şekilde olmamalıdır. Konuşurken çocuğun aynı zamanda ses tonuna, yüz ifadelerine ve bakışlarını kaçırıp kaçırmadığına dikkat edip, davranışları ile söylediklerinin tutarlı olup olmadığına bakılır. Örneğin; anne-babası boşanan bir çocuğun “hayır sizin ayrılışınıza üzülmüyorum” derken gözleri sulanıyorsa çocuğun söyledikleri hakkında şüpheye düşeriz. Bu durumda iyi bir dinleyici olmak için, karşımızdaki kişinin yüzünü, elini, kolunu yani bedenini de duymamız gerekir. Çocuk kendisine yakın duran, yüzüne bakan kişiye daha çok güven, yakınlık ve konuşma isteği duyar. Çocuk bir şey anlatırken “tamam, sen anlat ben dinliyorum”diye ve bu arada yemekle uğraşan bir anneye anlatma isteği duymaz.
Dinleme sırasında çocuğun sözünü kesmeden, çocuk durakladığında “Hımm, evet, anlıyorum…” gibi, sözlü belirtiler ya da gülümseme, baş sallama gibi sözsüz belirtiler yapılmalıdır. Çocuğu dinlerken sessiz olunmalı, zaman zaman duraklamalarla söze karışılmalıdır. Sessizliğin konuşan kişiye konuştukları hakkında düşünme, daha fazla açıklama ve olaya daha dikkatli bakma imkânı kazandırır. Bu, aynı zamanda çocuğu rahatlatır. “Ahmet’in benim için çok iyi bir arkadaş olduğunu düşünmüyorum artık!” diyen bir çocuğun sözünü keserek, “Ben sana baştan söylemiştim, Ahmedin iyi bir arkadaş olmadığını, artık kendine başka bir arkadaş bulmalısın” demek, o çocuk için gereken sessizliği sağlayamaz. Çocuk düşüncelerini tam olarak söyleyemez, kendisini rahatsız hisseder. Tam bir sessizlik de iyi değildir. Çocuk konuşurken daha önce bahsedildiği gibi “Hımm, evet, anlıyorum” gibi sözler, duraklama ve yüz ifadeleri kullanılmalıdır
Dinleme sırasında çocuğun sözünü kesmeden, çocuk durakladığında “Hımm, evet, anlıyorum…” gibi, sözlü belirtiler ya da gülümseme, baş sallama gibi sözsüz belirtiler yapılmalıdır. Çocuğu dinlerken sessiz olunmalı, zaman zaman duraklamalarla söze karışılmalıdır. Sessizliğin konuşan kişiye konuştukları hakkında düşünme, daha fazla açıklama ve olaya daha dikkatli bakma imkânı kazandırır. Bu, aynı zamanda çocuğu rahatlatır. “Ahmet’in benim için çok iyi bir arkadaş olduğunu düşünmüyorum artık!” diyen bir çocuğun sözünü keserek, “Ben sana baştan söylemiştim, Ahmedin iyi bir arkadaş olmadığını, artık kendine başka bir arkadaş bulmalısın” demek, o çocuk için gereken sessizliği sağlayamaz. Çocuk düşüncelerini tam olarak söyleyemez, kendisini rahatsız hisseder. Tam bir sessizlik de iyi değildir. Çocuk konuşurken daha önce bahsedildiği gibi “Hımm, evet, anlıyorum” gibi sözler, duraklama ve yüz ifadeleri kullanılmalıdır
Çocuğu Dinlemenin Yararları
- Kelime dağarcığı zenginleşir. Konuşma yeteneği gelişir, kendi duygu ve düşüncelerini daha iyi ifade eder.
- Çocuğun içine kapanması, ağlaması, saldırgan davranması yerine; kendini sözel anlatarak rahatlamasını sağlar. Bu, çocuğun toplumsal yaşama uyumunu kolaylaştırır.
- Doğru anlaşıldığını hisseden çocuk, kendini daha huzurlu ve rahat hisseder. Bunun sonucu olarak da çocuğun kendine olan güveni artar.
- Çocuk ile anne-baba arasında bir yakınlık doğar.
İşbirliği İçine Girmek
Çoğu zaman anne-baba ve çocuk üzerinde mücadeleler yaşanır. Bazen bu mücadele öylesine artar ki ebeveynle çocuk, karşılıklı olarak birbirlerini düşman gibi görürler. Annebabanın “ellerini yıka!”, “yemeğini ye!”, “oyuncaklarını topla!”, “uyu!” şeklindeki ifadeleri zaman zaman çocukta “Ben ne istersem onu yaparım!” şeklindeki olumsuz tepkisine sebep olabilir. Burada anne-baba çocuğu suçlarken, emir verirken, uyarırken şu soruyu kendine sormalıdır: ‘’Çocuk olsam bu durumda ben neler hissederdim?’’
Çoğu zaman anne-baba ve çocuk üzerinde mücadeleler yaşanır. Bazen bu mücadele öylesine artar ki ebeveynle çocuk, karşılıklı olarak birbirlerini düşman gibi görürler. Annebabanın “ellerini yıka!”, “yemeğini ye!”, “oyuncaklarını topla!”, “uyu!” şeklindeki ifadeleri zaman zaman çocukta “Ben ne istersem onu yaparım!” şeklindeki olumsuz tepkisine sebep olabilir. Burada anne-baba çocuğu suçlarken, emir verirken, uyarırken şu soruyu kendine sormalıdır: ‘’Çocuk olsam bu durumda ben neler hissederdim?’’
Önemli olan ebeveynin gördüğünü söyleyerek, sorunu dile getirerek, gerektiğinde çocuğu bilgilendirerek ve kendi duygularını yansıtarak işbirliği içine girmesidir. Anne babanın kendisini çocuğunun yerine koyduğunda yapacağı yaklaşım; suçlama ve tehdit içermeyeceğinden, çocuğa karşısındaymış mesajı yerine, onun yanında olduğu mesajını verecektir.
Sen Dili ve Ben Dili ile Konuşmak
Sen Dili: Anne-baba-çocuk arasındaki anlaşmazlıklarla çocuğun yaptığı olumsuz davranışların sonucunda oluşur. Çocuğun olumsuz davranışları ya da sözlerinden sonra; anne-babada hoşnutsuzluk, kızgınlık gibi duygular oluşur. Böylece çocuk kendini itilmiş, sevilmemiş, reddedilmiş gibi hisseder. Dolayısıyla özgüveni sarsılır. Sen dili ile gönderilen kızgınlık ifadeleri; davranışa değil, kişiye yönelik açık saldırıdır. Kızgınlığın kişiye yönelik olması çocuğu kızdırır ve onun karşılık vermesine yol açar. Zamanla çocuk içine kapanır iletişimini keser. Çocuk sevilmediğini düşünebilir. Onuru kırılan çocuk, “Ama siz de hatalı davranıyorsunuz ” diyerek karşılık vermeye başlar. Bu durumda anne-babalar çocuğa daha fazla ceza vermeye başlarlar.
Sen Dili: Anne-baba-çocuk arasındaki anlaşmazlıklarla çocuğun yaptığı olumsuz davranışların sonucunda oluşur. Çocuğun olumsuz davranışları ya da sözlerinden sonra; anne-babada hoşnutsuzluk, kızgınlık gibi duygular oluşur. Böylece çocuk kendini itilmiş, sevilmemiş, reddedilmiş gibi hisseder. Dolayısıyla özgüveni sarsılır. Sen dili ile gönderilen kızgınlık ifadeleri; davranışa değil, kişiye yönelik açık saldırıdır. Kızgınlığın kişiye yönelik olması çocuğu kızdırır ve onun karşılık vermesine yol açar. Zamanla çocuk içine kapanır iletişimini keser. Çocuk sevilmediğini düşünebilir. Onuru kırılan çocuk, “Ama siz de hatalı davranıyorsunuz ” diyerek karşılık vermeye başlar. Bu durumda anne-babalar çocuğa daha fazla ceza vermeye başlarlar.
Sen Dili
- Suçlayıcıdır.
- Davranıştan ziyade, kişiliğe yöneliktir.
- Kişiye, anlaşılmadığını hissettirir.
- Yeniden konuşma isteğini engeller.
- Neye kızıldığının anlaşılmamasına sebep olur.
- Kişiyi incitir, kırar.
- Kişinin direnmesine yani savunucu iletişime sebep olur.
Çocukta sen dili ile konuşmak yerine ben dili ile konuşmayı tercih etmelidir.
Ben Dili
Ben dili, duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade eden sözcüklerdir. Ben dili ile konuşmak, duygu ve düşünceleri anında ilettiği için kullanan kişiyi rahatlatır. “Neden böyle yaptın?” yerine “Bu davranışa çok içerledim”; kızgınlık ve öfke gibi birikimleri önler. Ben mesajlarının daha etkili olmasının sebebi “sorumluluk mesajları” olarak değerlendirilmelerinden kaynaklanır. Ben mesajı gönderen kişi, kendi hakkında yaptığı
değerlendirmeyi, karşısındaki kişiyle paylaşmak üzere sorumluluk yüklenmektedir. Bu sebeple karşısındaki kişinin davranışını değiştirme olasılığı da yüksektir.
Ben dili, duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade eden sözcüklerdir. Ben dili ile konuşmak, duygu ve düşünceleri anında ilettiği için kullanan kişiyi rahatlatır. “Neden böyle yaptın?” yerine “Bu davranışa çok içerledim”; kızgınlık ve öfke gibi birikimleri önler. Ben mesajlarının daha etkili olmasının sebebi “sorumluluk mesajları” olarak değerlendirilmelerinden kaynaklanır. Ben mesajı gönderen kişi, kendi hakkında yaptığı
değerlendirmeyi, karşısındaki kişiyle paylaşmak üzere sorumluluk yüklenmektedir. Bu sebeple karşısındaki kişinin davranışını değiştirme olasılığı da yüksektir.
Ben Dilinin Yararları
- Savunmaya itmez.
- Suçluluk hissettirmez.
- Duygunun sebebi anlaşıldığı için iletişim sağlıklı olur.
- Ben iletisi olan kişi, başkalarını da düşünmeyi öğrenir.
- Yakınlaşmayı sağlar.
- Anlaşmazlıkları azaltır.
- Konuşan kişiyi rahatlatır.
Sen Dili ve Ben Diline Örnekler
Sen Dili: Kes sesini çok fazla gürültü ediyorsun.
Ben Dili: Yüksek sesle konuştuğun zaman ( davranışın yargılanmadan tanımlanması ) dikkatim dağılıyor. Böyle olunca da gerginleşiyorum.( duygunun ifadesi )
Sen Dili: Kes sesini çok fazla gürültü ediyorsun.
Ben Dili: Yüksek sesle konuştuğun zaman ( davranışın yargılanmadan tanımlanması ) dikkatim dağılıyor. Böyle olunca da gerginleşiyorum.( duygunun ifadesi )
Sen Dili: Ahmet! Ders anlatırken bana soru sorma.
Ben Dili: Ben ders anlatırken sözüm kesilince tekrarlamak zorunda kalıyorum. Bu da benim canımı sıkıyor.
Dört yaşındaki çocuğunun oyuncağını, yatmakta olan kardeşinin yatağına fırlattığı için sinirlenen anne;
Sen Dili: “Sen kötü bir çocuksun” ya da ‘’yapma!’’ yerine
Ben Dili: “Sen oyuncaklarını attığında, kardeşinin zarar göreceğinden endişe ediyorum ve sinirleniyorum.
Empati
Aile içi iletişimde önemli olan bir konu ise “empati” kurabilmektir. Çocukluk çağında yaşanan birçok ruhsal ve davranışsal problemler, empatik yaklaşım sayesinde erkenden tanınabilir ve müdahale edilmesi kolaylaşabilir.
Empati: Bir kişinin kendisini karşıdakinin yerine koyup, olaylara onun bakış açısından bakması ve hissetmesi çabasıdır. Empati yeteneği olmayan çocuklar, kendilerine nasıl davranılırsa karşısındakine de öyle davranırlar. Düşen bir arkadaşını teselli etmek yerine ona bağırır hatta vururlar. Diğer bir örnek ise; çocuk oyuncaklarıyla oynarken oyuncağını kırdı “üzülecek ne var!?” demek yerine “Oyuncağını çok sevdiğini ve buna üzüldüğünü anlıyorum” demek daha uygun olmaktadır. Oyuncağın, çocuğumuz için ne kadar kıymetli olduğunu anlatan cümleler kurmak gerekir.
Aile içi iletişimde önemli olan bir konu ise “empati” kurabilmektir. Çocukluk çağında yaşanan birçok ruhsal ve davranışsal problemler, empatik yaklaşım sayesinde erkenden tanınabilir ve müdahale edilmesi kolaylaşabilir.
Empati: Bir kişinin kendisini karşıdakinin yerine koyup, olaylara onun bakış açısından bakması ve hissetmesi çabasıdır. Empati yeteneği olmayan çocuklar, kendilerine nasıl davranılırsa karşısındakine de öyle davranırlar. Düşen bir arkadaşını teselli etmek yerine ona bağırır hatta vururlar. Diğer bir örnek ise; çocuk oyuncaklarıyla oynarken oyuncağını kırdı “üzülecek ne var!?” demek yerine “Oyuncağını çok sevdiğini ve buna üzüldüğünü anlıyorum” demek daha uygun olmaktadır. Oyuncağın, çocuğumuz için ne kadar kıymetli olduğunu anlatan cümleler kurmak gerekir.
Çocukla İletişim;
Bedensel Yöneltme
Bebekler yaşamın ilk evrelerinden başlayarak dokunulmayı, kucaklanmayı ister. Zaman içinde iletişim için gerekli öğeler: beden (ten) teması, göz kontağı, gülümseme, canlı bir çevre gerekli öğeleri oluşturur.Bebeğin temel ihtiyaçlarından birisi de kucağa alınmak, sarılıp okşanmaktır. Bebekler ancak bedensel temas sağlandığında sevildiğini hissederler.
Bebekler yaşamın ilk evrelerinden başlayarak dokunulmayı, kucaklanmayı ister. Zaman içinde iletişim için gerekli öğeler: beden (ten) teması, göz kontağı, gülümseme, canlı bir çevre gerekli öğeleri oluşturur.Bebeğin temel ihtiyaçlarından birisi de kucağa alınmak, sarılıp okşanmaktır. Bebekler ancak bedensel temas sağlandığında sevildiğini hissederler.
Çocuğunu olduğu gibi kabul eden, onu destekleyip yüreklendiren aile üyeleri, çocuğun benlik değerinin tohumlarını ekmiş olur. Kabul belirtileri arasında kucaklamak, öperek sevmek gibi fiziksel temaslar vardır.Araştırmalar psikomatik hastalıkları olan kişilerin, yeteri kadar yakın bedensel temasla sevilmedikleri, öpülüp kucaklanmadıklarını ortaya koymuştur.
Sözel Yöneltme
Bebeğin ağlaması, sözel iletişimi oluşturan unsurlardan bir tanesidir. Bebeğin ağlaması “Benimle ilgilenin. Size söyleyeceğim çok önemli bir şey var. Lütfen beni dinleyin!” demesine benzer. Eğer bu çağrıya kulak verilmez, bebekle ilgilenilmez ise bebekte temel güven duygusu gelişmez. Ağlayarak bir ihtiyacını dile getirdiğinde, yumuşak bir ses tonu eşliğinde ihtiyacını gidermek, aslında bebeğin kendi duygularını iletişim içinde
kullanmasını öğretir.
Bebeğin ağlaması, sözel iletişimi oluşturan unsurlardan bir tanesidir. Bebeğin ağlaması “Benimle ilgilenin. Size söyleyeceğim çok önemli bir şey var. Lütfen beni dinleyin!” demesine benzer. Eğer bu çağrıya kulak verilmez, bebekle ilgilenilmez ise bebekte temel güven duygusu gelişmez. Ağlayarak bir ihtiyacını dile getirdiğinde, yumuşak bir ses tonu eşliğinde ihtiyacını gidermek, aslında bebeğin kendi duygularını iletişim içinde
kullanmasını öğretir.
Bebekle konuşurken sevgi dolu sözcükler kullanılmalıdır. Ses tonuna dikkat edilmeli, asla sert bir ses tonu kullanılmamalıdır. Bebekle yavaş yavaş konuşulmalı ve konuşurken bebeğin, annenin yüzüne bakması sağlanmalıdır.
Yetişkin ile Çocuk Arasındaki İletişimi Engelleyen Faktörler
Çocuk konuşurken yetişkinin susması çocukta, dinlenilmediği, önemsenmediği ve değer verilmediği düşüncesini yaratır. Bu durumda çocuk konuşmayı keser.
Emretme davranışı çocukta, söylenenin tersini yapmayı ve başkaldırıcı davranışlara yönelttiği gibi boyun eğmeye ve kolay kabullenmeye de sebep olabilir.
Çocuğu suçlama, ”çok konuşuyorsun!” “geveze” gibi sözler söyleme suçluluk duyguları yaratır. Azarlanma korkusuyla çocuk siner.
Eleştirme ve yargılama , çocuğun kendini yetersiz hissetmesine yol açar.
Uyarma, tehdit etme korkuya ve bunun sonucu olarak boyun eğme ya da kızgınlıkla isyan duygularının gelişmesine yol açar. ”Bir daha yaparsan!... gibi tehdit , çocuğu” acaba yaparsam ne olur?”düşüncesine iterek yasaklanan şeyi yapmasına neden olabilir.
Alay etme ve ad takma, çocuğun öz saygısının zayıflamasına sebep olur. ”Geri zekalı!”, ”sulu göz” gibi aşağılayıcı ya da “herkül” gibi yüceltici sözlere çocuk kolayca inanır ve kendisi hakkındaki düşünceleri yanlış biçimlenir.
Çocukla tartışma, karşı koymayı kışkırtır. Kısır tartışmaların sonu da iletişimin kesilmesine ve çocuğun kendini yetersiz hissetmesine sebep olacaktır.
Konuyu değiştirme ya da şakaya vurma da güçlükleri yenme düşüncesi yerine onlardan kaçmak gerektiğini aşılar.
Çocuğu aşağılama, çocuğun kendini mahcup ve önemsiz hissetmesine yol açar.
Utandırma davranışı, çocuğun kendisini yetersiz ve beceriksiz hissetmesine sebep olur. Çocuk, yaşıtlarının yanında bile mahcup olma korkusunu yoğun bir şekilde yaşayabilir.
Çocuğu aşağılama, çocuğun kendini mahcup ve önemsiz hissetmesine yol açar.
Utandırma davranışı, çocuğun kendisini yetersiz ve beceriksiz hissetmesine sebep olur. Çocuk, yaşıtlarının yanında bile mahcup olma korkusunu yoğun bir şekilde yaşayabilir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın