Her "Bebek" doğduğunda bir "Anne" doğar.

Bu Blogda Ara

Beylikdüzü Mekanları

Işığını Takip Edenler

Beylikdüzü Anaokulu

Bumerang - Yazarkafe

Mart 11, 2013

Mutlu Anne Kılavuzu

Mutlu Anne olmak, pek çok açıdan zor. Öncelikle istenen,dünyaya gelmesi sevdiğinizle birlikte kararlaştırılmış bir bebeği taşıyor olmak gerekiyor mutlu gebelik için. Bunun ne kadar önemli olduğunu Ada'yı pedagoga götürdüğüm güne kadar farkında değildim. Nergiz'in ilk sorduğu soru buydu "Karar verilmiş ve istenen bir bebek miydi?" 

Daha sonra sağlıklı bir gebelik süreci geçirmek gerekiyor. Gebelik süreci nasıl olursa, anneyi bekleyen günler de öyle oluyor sonrasında, benim de iki gebelik ve iki bebekle deneyimlediğim gibi... Bu sebeple, gebelik sürecini mümkün olabildiğince güzel hale getirmek gerek hem anne hem bebeğin gelecekteki sağlığı ve mutluluğu için.

Gebelik aşaması sonrasında doğum stresi yaşıyor anneler, çünkü insanlar sanki sizin bebeğinizin iyiliğini sizden daha çok düşünebileceklermiş gibi davranıyorlar. Olur da sezaryen olursanız, normal doğumu savunma mafyasının eline düşüveriyorsunuz. Mecburi olsun olmasın, sezaryen olmuş anne güzelce bir taşlanıyor. "Eğer yeterince isteseydin normal doğurabilirdin" miti bir süre sonra anneyi kendine inandırıyor ve "eğer gerçekten isteseydim yapardım" şeklinde bir vicdan azabına dönüşüveriyor.

Hemen ardından da emzirme/mama verme kaosu, lohusaları bunaltan sütün yetiyor-yetmiyor kavgaları, mama versen "neden verdin", vermesen "aç bu çocuk" dayatmaları... Anne olmak zaten yeterince yorucu ve zor... Bir de anneleri kuşatan "iyi anne" olamama endişesi ile iyice içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Lohusalığımın henüz sürdüğü şu günlerde hem kendim için hem de benim gibi anneliğin içine doldurulan kavramlarla boğuşmak zorunda kalan diğer anneler için bu kılavuzu hazırladım ben de.

Mutlu Anne Olmak İçin;
1- İdeal olmaya çalışma!
Evinin her zaman tertemiz olmasına, herşeyin dört dörtlük görünmesine gerek yok. İstiyorsan bütün gün pijamalarınla gez, çocukların arada sırada sandviç yesin, yatakları bile toplamaya üşeniyorsan bırak kalsınlar. Her gün silip süpürmek, pişirip yedirmek zorunda değilsin. Görev olarak gördüğün ve seni sıkan şeyleri arada sırada yapmasan da olur. Bırak dağınık kalsın. Derli toplu bir evin içinde, sağlıklı yiyecekler yiyen ama mutsuzluktan ölen çocukların olsun istemiyorsan, bu işler sende stres yaratıyorsa yapma! Eğer bunları yaparken mutluysan, çocuklarını da dahil et! Böylece hem eğlenmiş olursunuz, hem de işler biter.

2- Kitaplarda okuduklarını, filmlerde gördüklerini aklında tut, ama mutlaka uygulamaya çalışma!
Ebeveyn gelişim kitaplarının hemen hepsinde aynı şeyler yazar, aynı örnekler verilir, aynı sorunlar aynı biçimlerde çözülür... Teoride hep aynı sorunları aynı kelimeler çözüyor olabilir ama pratikte işler pek öyle yürümüyor, çünkü her çocuğun karakteri farklı, her ailenin dinamiği farklı... Çocuğumuz bir makine değil, o kitaplar da onun kullanım kılavuzu değil. En güzeli okumak, öğrenmek ve adapte etmek. Ada'yı sakinleştiren pek çok şey, Deniz için işe yaramıyor mesela ve Ada'nın çok sinirlendiği bazı şeyleri Deniz çok seviyor... İki kardeş için bile durum böyleyken, çoğu çeviri olan bu kitaplarda yazanların birebir benim çocuğumla uyuşmasını beklemek hayal kurmak olur gibi geliyor bana...

3- Duygularını ifade et.
Yorgunsan, üzgünsen, kızgınsan, kırıldıysan hiç bekleme, bekledikçe şişersin, şişen problem de bir yerde ve bir şekilde mutlaka patlar. Özellikle gebelik ve sonrasındaki bir yıl hormonların da etkisiyle pireler deve görünür, eğer deveyken halletmezsen de file dönüşür.

4-Başkalarının ne söyleyeceğini boşver.
"Böyle yaparsam kötü anne olduğumu düşünürler mi" korkusu yüzünden bebeğimi bırakıp iki dakika olsun nefes alamadığım ve akabinde kapı gibi bir postpartum depresyonuyla karşı karşıya kaldığım zamanlardan sonra bunu motto edindim kendime! Kim ne derse desin, o an ne hissettiğim önemli benim için... Bunu kendime sıkça hatırlatıyorum çünkü bir anne olarak bu kaygıya kapılıvermek çok kolay. Hislerini engeller ve hissettiğin gibi davranmazsan mutsuzluk kaçınılmaz oluyor.

5-Sınırlarını net olarak belirle!
Sadece çocuğun için değil, çevrendeki herkes için... İnsanlara belli bir mesafede durmak, onların senin alanına girmesini engelliyor. Bu ilk bakışta çok büyük bir problem gibi gelmeyebilir ancak lohusayken ve sana sürekli bebeğinin iyiliğini senden daha fazla düşünebileceklerini ima ederlerken, sana sürekli akıl vermeye çalışırlarken kesinlikle çok işe yarıyor. Ben bu dönem için "Yardım etmiyorsan dırdır etme!" mottosunu kullanıyorum.

6- Anne bloglarını izle!
Böylece bunları sadece senin yaşadığını zannetme huyundan vazgeçeceksin! Hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz, o yüzden birbirimizi anlıyoruz. Pek çok yazıyı "ben yazsam bu kadar olurdu" diyerek okuduğum olmuştur.

7- Empati yap!
Sana yardımcı olmadığı için kızdığın eşinin yerine kendini koy, ama gerçekten onun gün içinde neler yaşamış olabileceğini düşünerek, sürekli mızmızlanarak birşeyler isteyen çocuğunun yerine kendini koy, davranışların arkasındaki sebepleri görmeye başlamak, kızgınlığı azaltır. Kızgınlığın geçtiğinde daha anlayışlı, daha tahammüllü olabildiğini fark edeceksin.

8- Hayalindekini yaratmaya çalışma, var olanı kabullen!
Filmlerde,dizilerde, reklamlarda bakımlı annler, tertemiz evlerde, uslu çocuklar büyütüyor olabilirler ama gerçek bu değil. Kimi zaman kafamızın tepesindeki topuzu hiç açmadan geçirdiğimiz günler oluyor. Gerçek senin yaşadığın. Onu kabullen. Herkesin bunu ya da benzerini yaşadığını bil. Hiç birimiz Bihter Ziyagil gibi maşalı saçlarla, saten elbiselerle, topuklu ayakkabılarla gezmiyoruz, daha ziyade Desperate Housewives deki Lynette kılığındayız. 


(Bknz: Lynette)



9-Risk Alma!
Hiç bir çocuk bir masada yemek yediği süre dışında (hatta bazen o süre içinde) oturmaz, eğer  başkalarıyla sohbet etmek istiyorsan oyun alanı olan bir yere gideceksin ya da yanında oyuncak, boyama kitabı falan götüreceksin. Aksi taktirde çocuk sıkılacak, mızmızlanacak, anne strese girecek, çocuğa sürekli yapmamasını, durmasını tembihleyecek, çocuk durmayacak ve iki mutsuz kişi halinde eve dönülecek. Risk alıp maceraya atılmak yerine, durumu gözden geçirip can yeleğini yanında bulundurmak günü kurtarabilir.

10- Aksiliklere öngörülü ol!
Dışarı çıkılacaksa, çocuğunu son dakika giydir çünkü yuzde seksen kusacak. Kusmayacak kadar büyüdüyse seni beklerken kapının önünde çiş kazas yaşanacak, daha da büyüdüyse terleyip mızmızlanmaya başlayacak. Evden çıkma saatinden bir saat öncesinde hazır olacakmış gibi hazırlanırsan evden çıkma saatinde ancak evden çıkabilirsin kuralını asla unutma!