Genel itibariyle, normal insanın gebeye zulmüne alışkın olan bünyemi şaşkınlığa uğratan bir gebe zulmü yaşadık geçenlerde.
Ada, Deniz ve ben, bir cafede otururken, bir sevimli gebe bize doğru çığlık atarak yürümeye başladı. İnsanımızın bebek görünce bu kadar şaşırması bana her zaman saçma geliyor gerçi ama, halihazırda karnında bebek taşımaktayken neden şaşırdığını anlayamadım bu gebe kardeşimizin, pusete seri çığlıklar eşliğine yaklaştı ve kendi halinde takılmakta olan Deniz'e "Aman Allahım!!!" şeklinde bağırdı, Deniz dudaklarını büzüp ağlamaya başladı, sakinleştirip eline bir oyuncak tutuşturduktan sonra "yabancılardan korkuyor da biraz" açıklaması yapmış olmama rağmen çocuğumun ayaklarını yalamakta olan gebeye, bir kez de "ayaklarını öpmeseniz... sürekli ağzında çünkü" uyarısında bulundum, "ay ne olacak bir şey olmaz! çok tatlı dayanamıyorum" buyurduktan sonra yine de ayaklarını öpmeyi bıraktı ve ellerini, yanaklarını sıkmaya başladı.
Bunlar olurken gözlerini gebenin karnına dikmiş olan Ada'nın kıpırdanmaya başladığını fark ettim, zannettim ki, sonu gelmez "bebekler nereden gelir?" "O bebek oraya nasıl girdi?" sorgusuna başlayacak, birden "Burada ben de varım!" dedi Ada.
"Burada ben de varım!"
Benim için çok büyük bir anlamı olan bu cümle, gebe kardeşe pek tesir etmemiş olacak ki bana dönüp gözlerini devirerek "ay çok kıskanıyor di miiiğğğ" dedi. "Hayır, biri kardeşine saldırmadığı sürece araları gayet iyi" demek istedim ancak demedim, "Hayır kıskanmıyor, çok seviyor kardeşini" diyebildim. Gebe kardeş anlamamış olacak ki "Ama çok tatlı kardeşin dayanamıyorum abisi" dedi Ada'ya, Ada "Ben Ada, o da Deniz" dedi. Sanırım bu kardeş-abi sıfatlandırmasından pek hoşlanmadı. Ya da sohbete dahil olmaya çalıştı kendince. Gebe abla ise ısrarla duymuyordu ikimizi de.
"Çok zor diğğğ mi iki çocuuuk?" dedi bu kez "Hayır, hiç zor değil" dedim, ne diyeyim, çocuğumun gözleri üzerimdeyken, ne kadar zorlandığımı, bazı geceler hiç uyuyamadığımı, ikisinin hep aynı anda acıktığını, susadığını, uykularının geldiğini, kakalarının geldiğini mi anlatayım... "Hiç zor değil" dedim bir yandan da doğum ve hamilelikle ilgili sorular sormamasını ümit ederek, çünkü hepsi yazılacak, kadın gittikten sonra tekrar tekrar sorulacak, iki küçük mercek kayıtta. "Normal mi?" diye sordu, "ikisi de normal" dedim, hem de çok normal yani, öyle böyle değil, uzatma kapat konuyu...
"Ay ben çok korkuyorum normal doğumdan" dedi, Ada'nın gözleri büyüdü. "Korkulacak bir şey değil, olsa ilkini yapan ikinciyi yapamaz"dedim gülerek. Ada gözlerini kıstı. Muhakemeye başladı kafada. "Sezaryen yapacağım ben" dedi (Anne sezaryen ne demek?) Ada gözlerini açtı, kafayı yana eğdi, sezaryen kelimesini içinden tekrarlıyor ki kadın gidene kadar unutmasın. "Gerçi onun da dikişi var şeysi var, insan çocuğuyla ilgilenemiyormuş" dedi, Ada kıpır kıpır (Anne sezaryen ne, neden dikiş var, seni de dikti mi dilek teyze, nereyi dikiyor doktor, nasıl dikiyor, acımıyor mu...) Ada'nın kafasından geçen soruları alt yazı olarak gözlerinde görüyorum, bu kez de kadın gitmeden başka konu açılsa diye dua etmeye başlıyorum, "Ada boyama yapmak ister misin?" "Hayır!" Tabii ki hayır neden yapmak istesin sohbetin konusu bu kadar sarmışken.
"Emiyor mu?" "Evet" "Ay ben emzirmekten korkuyorum, hep yara oluyormuş göğüs uçları" Ada'nın gözler kocaman kocaman, bir kardeşine bir bana bakıyor (anne Deniz emerken canın acıyor mu, emzirmesene, yemek yesin artık dişleri de var, anne yara olmasın, anne canın acımasın...) "Neyse biz kalkalım" diyorum, "Ay pardon ben de sizi sıktım galiba biraz?" diyor. "Yok ben sıkılmadım da, çocuklar sıkıldı biraz" diyorum, anlar mı... Hiç sanmam.
"Burada ben de varım" çok büyük bir cümle aslında.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Fikrinizi paylaşın