"Seni Korkularınla Seviyorum" Maria Luisa Ferreros tarafından yazılmış, Duygu Durgun Köseoğlu tarafından Türkçeleştirilmiş, 2012 yılında Doğan Kitap tarafından basılmış bir ebeveyn kitabı. Önsözünü Nilüfer Devecigil'in yazdığını görünce benim ebeveynlik stilimle örtüşen ve çok seveceğim bir kitap olacağını hemen anlamıştım. Öyle de oldu. Eğer davranışçı ekolden uzakta, doğal ebeveynliğin yakınlarında bir ebeveynlik çiziniz varsa, sizin de hoşunuza gideceğini düşünüyorum. (Hasbelkader yolunuz düşmediyse, bu bloğu sürekli okuyan biriyseniz kesin seversiniz.)
Önsözünde "Hayallerimiz gibi korkuları yaratma kapasitemizin de sınırı yoktur." diyerek güzel bir açılış yapıyor ve öncelikle korkuyu tanımlayarak başlıyor Maria Luisa Ferreros. Tanımadığımız bir şeyle mücadele edemeyiz çünkü. Korku, pek çoğumuzun bildiği gibi çağlar öncesinde insanın hayatta kalabilmesi için elzem bir duyuydu. Günümüzde bu açıdan önemini yitirmiş olsa da halen hayatımızın önemli bir parçası. Önceden yaşamımızı kurtarmaktayken şimdi biraz zorlaştırıyor yalnızca.
Korku işlevsel bir duygudur diyor Maria Luisa Ferreros "Seni Korkularınla Seviyorum"da ve korkunun işlevlerini şöyle sıralıyor;
- Kendini koruma: Korkular savunma mekanizması oluşturmamızı sağlar.
- Hayatta kalma garantisi: Kişinin düşman ortamlarda adaptasyon stratejisi geliştirmesini sağlar.
- Tehlikeye hazırlık: Deneyimlere bağlı olarak yavaş yavaş kendisini oluşturan bir çeşit psikolojik antreman gibidir.
- Tedbirli olmayı sağlar.
- Değerlendirme kapasitesini geliştirir.
Korkunun bu işlevlerini öğrendiğimizde aslında çocukların küçük korkuları yaşamasının onların gelişimi için ne kadar önemli olabileceğinin farkına varıyoruz. Sonrasında çocukluk çağı korkularını biraz daha detaylandırıyor kitap. Çocuğumuz büyürken korkularının da değişiklik göstereceğinin altını çizerek Psikolog Melanie Klein'dan şu alıntıyı yapıyor;
" 8. aydan itibaren bebek aile fertleri ve yabancılar arasındaki farkı algılar ve bu yüzden bebeğin bu çağlarda tanımadığı kişilere karşı tepki göstermesi doğaldır. 1 yaşındayken bu davranış daha da belirginleşmeye başlar. Yürümeye başladığında tepkisini dışa vurarak annesinin arkasına saklanmaya başlar. 2 yaşından itibaren çocuğun dış dünyayla iletişimi artmaya başlar ve korkuları da artar. Yolda yürürken düşme tehlikesi, yabancıların onun alanına girmesi, pelüş oyuncakları bir yana bırakıp gerçek hayvanlarla tanışma, araba kornasının yarattığı şaşkınlık gibi pek çok durum çocuğun alarm sistemini devreye sokacaktır. Korkuyu sözel olarak ifade etme seviyesine geldiğinde ise çocuğun bilişsel gelişimine dair değişimler izlenir ki bu durum korkunun doğasını baştan sona değiştirebilir."
Yaşlara göre korkuların gelişimini aşağıdaki tablodan izleyebilirsiniz; https://www.instagram.com/p/BQqY4g7A6Ev/?taken-by=birannedogdu
Korkunun nedenleri kalıtsal, çocuğun kişiliğinden kaynaklanan korkular olarak incelendikten sonra, çocukta korkunun belirtileri, korku, anksiyete ve fobi arasındaki farklara değinilerek çocukluk çağındaki korkularla nasıl başa çıkabileceğini açıklıyor Maria Luisa Ferreros.
"Her şeyden önce korkuyu kabul edin. Kendi korkularınızı da kabul edin ve onlarla nasıl başa çıktığınızı çocuğunuza gösterin. Kontrolünüzü kaybettiğiniz zamanlarda bunu çocuğunuza fark ettirmeyin. Çocuğunuza korkuyu kontrol edebileceğini gösterin. Çocuğun korkusuna karşı ilgisiz kalmaktan kaçının. Korkuya neden olan her şeyi not alın. Başa çıkma stratejileri geliştirin."
"Atılacak ilk adım çocuğun durumu manipüle etmek için kullanıp kullanmadığını anlayabilmek için onu gözlemlemek olmalıdır. Bu adımdan sonra çocuktan da yardım alarak problemin çözüm yolları araştırılmalıdır. Çocuğu sorgulamaksızın sorulması gereken sorular neden korkuyor, ne zaman korkuyor, hangi durumda korkuyor, neden korktuğunu düşünüyor, korktuğunu düşündüğünde ne yapıyor? olmalıdır. Korku nesnesi gerçekten korkuya sebep olabileceği gibi bastırılan bazı şeylerin yansıtılması da olabilmektedir."
Korkuyu uzaklaştırmak için 10 pratik öneriyi aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz;
Çocukluk çağı korkularını Bilinçli Korkular ve Bilinçdışı korkular olarak ikiye ayırarak işlemiş kitap.
Bilinçli korkular içinde;
- Hayali Korkular (4-8 Yaş) Televizyonda ya da bilgisayar oyunlarında maruz kaldığı karakterlerin korku nesnesine dönüşmesi.
Kitapta beni en çok etkileyen örneklerden biri; süt dişi düşen kızlarına sevimlilik yapmak amacıyla dişi yastığın altına koyan ve ertesi sabah "fare perez"in kızlarına diş hediyesi getirdiğini söyleyen ebeveynlerin farkında olmadan çocuklarında yarattıkları korku ve bu korkunun çocuğun gece uykularını 1.5 yıl boyunca bozması oldu. Çocuklar kurgu ve gerçeği ayırt edemedikleri yaşlarda, tahmin bile edemeyeceğiniz şeylerden dehşete düşebiliyorlar.
- Gerçek sesler (fırtına, gökgürültüsü vs) (8 Yaşından küçük çocuklarda) Bu durumlarda çocuğa karşı aşırı koruyucu davranılırsa çocuk hayat boyu korkmaya devam eder. Yapılması gereken çıkan sesleri eğlenceli bir oyuna dönüştürmek olabilir.
-Doktor korkusu: Çocuklarda öncelik duygusu gelişmediğinden doktorun onların iyiliği için çalışan biri olduğunu anlamayacaktır. Bunu yenebilmek için doktor sonrası hoşuna gidebilecek bir plan yapılarak çocukla paylaşılabilir.
- Değişikliklerden korkmak: Yazar Herman Hesse'ye göre korkularımızın temelinde cehalet yatar. Bu durumda yeniliklerin bizler kadar çocukları da korkutması olağan sayılabilir. Taşınmak, okul değişikliği, öğretmen değişikliği, yeni bir kardeş, anne babanın ayrılması başına tam olarak ne geleceğini kestiremeyen bir çocuk için dehşet vericidir. Çocuğa durum hakkında net bilgi verilmesi ve güvende olacağının hissettirilmesi korkularını hafifletecektir.
-Ölüm Korkusu: Özellikle ölümü sorgulamaya başlayan 5 yaş çocuklarında gelişir. Çocukların ölümü kavrayabilmesi çok güçtür. Ölüm karşısında ebeveyn olarak çocukla acımızı paylaşmamız, birlikte ağlamayı başarabilmemiz ve çocuğun sorularını olabildiğince (yaşına uygun olarak) doğru cevaplamamız gerekir. Çocuk sevdiği birinin ani bir şekilde ortadan kaybolması nedeniyle yaşadığı korku ve öfkeyi başkalarına yöneltebilir, onların da bir gün kendisini terk edeceğinden korkabilir. Çocuğun duygularını ifade etmesine olanak sağlamak, ölen kişiyle yaşına uygun bir şekilde (mezarlıkta ya da fotoğrafıyla konuşarak gibi) vedalaşmasını sağlamak, ölümün çaresizliği konusunda konuşmak ve elinizde olduğu sürece onu terk etmeyeceğiniz güvencesini vermek çocuğu rahatlatabilir.
Diğer yandan ebeveyn olarak mükemmellik arayışımızın farkında olmadan çocuklarda kaygı yaratabileceğinin de farkında olmalıyız. Örneğin davranışlarımızın altındaki mesajlar çocuğumuzda hata yapma korkusuna, sınav korkusuna, şişmanlama korkusuna dönüşebilir.
Bilinçdışı Korkular
- Karanlık Korkusu: Yaklaşık 2 yaşında ortaya çıkar 10 yaşına kadar devam edebilir. Hayatta kalma güdüsünün yarattığı en eski korkulardan birisidir. Çocuğunuz karanlıktan korkuyorsa korkacak bir şey olmadığını söylemeyin. Kapıların kapalı olduğu, evinizin güvenli olduğu gibi şeyler söylemeyin. Yatmadan önce fantastik karakterlerin olduğu filmler izletmeyin, kitaplar okumayın. Karanlık korkusunun normal bir şey olduğunu anlatın. Çocukluğunuzda yaşadıysanız bundan bahsedin. Körebe, gölge oyunu, saklambaç gibi oyunlar oynayın.
- Kabuslar: 3-6 yaş civarında ortaya çıkar ve ileriki yaşlara kadar devam edebilir. Böyle durumlarda ailenin yapması gereken anlayış göstermek ve çocuğun gördüğü kabusun bastırdığı bir korkuyla ilgili olup olmadığını anlamaya çalışmaktır. Çocukların 7 yaşına kadar kurgu ve gerçeği ayırt edemediğini unutmayın dolayısıyla çocuğa bunun rüya olduğunu söylemek bir işe yaramayacaktır. Söylenmesi gereken güvende olduğu ve yanında olduğunuzdur. Çocuğunuzun o an onları duymaya ihtiyacı vardır. Kabuslarını anlatabilecek yaştaysa etkisinden kurtulabilmesi için rüyaların sonunu değiştirebilir, mutlu sonla biter hale getirebilirsiniz. (örneğin onu kovalayan canavara sihirli bir su sıkarak küçültebilir ve oyuncak haline getirebilirsiniz.)
Kitapta ayrıca gece terörü, uyurgezerlik, fobiler ile ilgili de bilgiler verilmiş ancak onlar kişiye ve duruma özel çözümler gerektirebileceğinden burada yer vermeyi uygun görmedim. Kitapta her çocuğun ve her durumun biricikliğine dair defalarca vurgu yapılıyor zira.
Korkular konusunda sıkı bir kaynak olarak kitabı öneriyorum. Yazım dili ve içeriğini başarılı buldum çünkü.