Her "Bebek" doğduğunda bir "Anne" doğar.

Bu Blogda Ara

Beylikdüzü Mekanları

Işığını Takip Edenler

Beylikdüzü Anaokulu

Bumerang - Yazarkafe

Aralık 16, 2013

Farklı Bir Çocuğa Ebeveynlik Yapmak


Ada'nın bebekliğinden beri hemen herkesten aynı şeyleri duyduk "bu çocuk çok farklı!" Bizim için zaten öyleydi ama bize farklı ve özel gelmesi çok normaldi çünkü o bizim bebeğimizdi. Her yaptığını şaşkınlık ve mutlulukla izlerken, Ada büyüdü. Okula başladı. Okulda "problem çocuk" etiketini aldığı gün, bir şeylerin gerçekten yolunda olmadığını düşünmeye başladım. Öğretmeni çok şikayetçiydi. "Çok konuşuyor" "çok hareketli" "kuralları reddediyor" Evet, iki yaşına kadar çok sakin bir çocuk olan Ada, sonradan inanılmaz hareketlenmişti, özellikle sıkıldığı zamanlarda durdurabilmenin imkanı yoktu. Bu yüzden bütün sosyal hayatım bitmişti, sekiz aylıktan itibaren de hep çok konuştu, çok soru sordu, uyurken bile konuşan bir çocuk oldu, bundan bir şikayetim olmadı benim ancak okula başladığında bunun bize nasıl döneceğini hiç düşünmemiştim.

Öğretmeni Ada'nın hiper-aktif olduğunu düşünüyordu. Sürekli ceza vermesinden bunalan Ada, okuldan sıkılmaya başladı, sıkıldıkça daha fazla sorun çıkarttı, sorun çıkarttıkça daha fazla ceza aldı, bu iş bir sarmala dönüştü ve kaçınılmaz olarak kendimi rehber öğretmenin karşısında otururken buldum. 

Ada'yı hiç görmemiş olan rehber öğretmen kendi sınıf öğretmeninden daha ılımlıydı, rehberlik ve araştırma merkezine bir form doldurdu ve tanılama istedi. Neyle karşılaşacağım konusunda bir fikrim yoktu, çocuğum bana göre normal bir çocuktu çünkü. RAM'daki randevu gününe kadar birkaç kez testi yaptırmaktan vazgeçtim. Sonra yeniden ikna oldum. Ya çocuğum hiper-aktifse, ya ilaç kullanması gerekirse, ya üstün zekalıysa, ya öyleyse ya böyleyse diye korku dolu senaryolar yazdım. Beklenen gün geldiğinde ise stresten ölmek üzereydim. Korkunun ecele faydası yok tabii Ada'nın test sonucunda ÜZE* olduğu belirlendi. Testör, karşıma geçip "çocuğunuz özel ilgiye muhtaç bir çocuk, aksi taktirde sürekli mutsuz olacak, beyninin sürekli meşgul edilmesi gerek, birkaç dil öğretin, beynini zorlayabileceği zeka oyunları oynayın, büyük puzzlelar yapın, ancak sıkılacak zaman bırakmayın" dedi. Çünkü sıkıldıkça kendini oyalamaya çalışacak ve sorun çıkartacaktı. 

Öğretmeninin hiper aktivite zannettiği sorun dürtü kontrolü bozukluğu idi, "Bu zeka puanındaki çocuklarda çok sık rastlanan bir şey, dürtülerini kontrol edemiyor, o yüzden farkında değil konuştuğunun ya da hareket ettiğinin" dedi Testör, test esnasında yüzde yüz teste konsantre olduğu halde konuşmaya, masaya tırmanmaya, sandalyenin çevresinde dönmeye devam etmiş. Bu konuda ne yapabileceğimi sordum "hiçbir şey" dedi. "Yaşla birlikte düzelecek bir sorun". "Peki, eğitimiyle ilgili ne yapabiliriz?" Buna da aynı cevabı verdi. "Hiçbir şey" "Maalesef devlet üstün zekalı çocukların eğitimi için para harcamıyor" "Yani milyonda bir görülen bir çocuğum olduğunu ve mutsuz bir yetişkin olmaması için hiçbir şey yapamayacağımı mı söylüyorsunuz?" dedim, "Evet, muhtemelen bir kaç yıl sonra asosyal, hiçbir yaptığından zevk almayan ve okuldan nefret eden bir çocuğunuz olacak" dedi. "Vallahi çok sağ olun, tam bunları duymak istiyordum" dedim içimden, dışımdan teşekkür edip çıktım.

Ertesi gün öğretmenine gidip "bakın durum böyle böyle" dedim, boş boş yüzüme baktı "zekayla falan alakası yok, sizin çocuğunuz şımarık" dedi ve Ada'ya çok konuştuğu, sandalyesinde put gibi oturmadığı, soru sorduğu için ceza vermeye devam etti. Bir haftada depresyonun eşiğine gelmişken okul müdürüyle konuşmaya karar verdim. Ancak bu da bir işe yaramadı. Okul bize hiçbir konuda destek olmadığı gibi çocuğumu mutsuz etmekten başka bir şey yapmayacak gibi görünüyor. 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Fikrinizi paylaşın